Uzunca bir süreden sonra 1,5 aylık bir ziyaret için Türkiye’deyiz. Bu Can’ın ülkemizi üçüncü ziyareti… İlk iki ziyarette çok küçük olduğu için aileyle beraber evde zaman geçirmeyi tercih etmiştik. Bu sefer büyüdüğünden onunla dışarıda yapmak istediğim pek çok şey var. Gezilip-görülecek yerler, yapılacak aktiviteler, yenilecek yemekler… Zamanımızı iyi kullanmak adına kendimize ufak bir liste oluşturduk. İlk fırsatta da listemizde yer alan aktivitelerden birini gerçekleştirdik. Annem, Can ve ben herkesin övgüyle söz ettiği Küçük Prens filmini görmeye gittik.

Küçük Prens’in kitabını ilk olarak ortaokulda okumuştum. Belki bazılarınızı hayal kırıklığına uğratacağım ama kitap çok hoşuma gitmemişti. Bununla beraber filmle ilgili çok olumlu yorumlar duyduğum için Küçük Prens’e bir şans daha vermeye karar verdim. Hani bazı kitapların ya da filmlerin bir zamanı vardır. Bugün hoşunuza gitmeyen bir kitaba seneler sonra bayılabilirsiniz. Mesela Balzac’ın Vadideki Zambak’ını ortaokulda okumaya başlamış ve çok sıkılmıştım. Lisede tekrar deneyince hayran kalmış, “Kadın ve erkeğin aşkı daha güzel bir şekilde anlatılamaz!” demiştim. Küçük Prens’in de bu şekilde olabileceğini düşündüm. Ancak orijinal kitaptan farklı olarak günümüz ailelerinin çocuk yetiştirirken yaşadığı bazı açmazları anlatan yan bir hikayeyle genişletilmiş filmini de pek tuttuğumu söyleyemeyeceğim. Ya da şöyle diyelim. Filmin içinde beğendiğim yerler ve hatta çok duygulanarak ağladığım sahneler olmasına rağmen eski fikrimi tamamen değiştirecek bir durum yaşamadım.

Orijinal hikaye bir pilotun uçağının Sahra Çölü’ne düşmesiyle başlıyor. Pilot çölde B-612 isimli bir asteroitten gelen Küçük Prens’le karşılaşıyor. Pilot uçağını tamir etmeye çalışırken, 8 gün boyunca değişik konularda sohbet ediyor ve birbirlerine yaşam hikayelerini anlatıyorlar. Pilot, Küçük Prens’e çocukken çizdiği bir resimden ve o resmi gören yetişkinlerin yaptıkları yorumlarla resim yapmak konusunda şevkini kırdığından bahsediyor. Hikayeye göre pilot, boa yılanının yuttuğu bir fili çizmişken, yetişkinler bunu anlayamıyor ve çizimi bir şapkaya benzetiyor. Oldukça ilginç ve insanı içine çeken bir başlangıç değil mi?

Küçük Prens

Gezegenler, yıldızlar, asteroitler ve uzay yolculuğu gibi çocukların ilgisini çekecek kavramlarla başlayan hikayenin devamı -ne yazık ki- yokuş aşağı gidiyor. Küçük Prens’in baobap ağaçları tarafından istila edilen gezegenini, ilgisiz kalınca kuruyup giden gülünü anlatan satırlarda müthiş bir yalnızlık, umutsuzluk ve karamsarlık var. Hele ki Küçük Prens’in ziyaret ettiği gezegenlerde karşılaştığı “herkese emirler yağdıran kral”, “sürekli övgü almak isteyen adam”, “içki şişeleri arasında kaybolmuş sarhoş”, “gözünü para hırsı bürümüş iş adamı”, “kendine verilen emirleri sorgulamadan gerçekleştiren işçi” gibi olumsuz özelliklerle örülmüş karakterler üzerinde düşünülmesi gereken hayat dersleri verse de, karakterlerin temsil ettiği kavramları küçük çocukların değil ancak belli olgunluğa erişmiş bireylerin anlayabileceği gerçeği değişmiyor. Bir noktadan sonra Küçük Prens’in büyülü dünyasıyla bağınız kopuyor, geriye bir an evvel bitmesi içten içe dilediğiniz karamsar bir hikayenin eziyetli sayfalarıyla baş başa kalıyorsunuz.

Hikayenin ve içinde hayat bulan karakterlerin yazar Antoine de Saint-Exupéry’in İkinci Dünya Savaşı koşullarındaki sürgün yaşantısının, kötü giden evliliğinin, kısacası mutsuzluklarla dolu erişkin yaşamının bir yansıması olduğu o kadar belli ki… Her ne kadar “hayata herkesin görmediği bir bakış açısıyla bakabilmek”, “yetişkin olsak da çocuk yönümüzü asla kaybetmemek” gibi güzel mesajları olsa da, bir süre sonra diyaloglara yabancılaşıp, yetişkin ruhuna bile ağır gelecek metaforların arasında kayboluyorsunuz. Bu nedenle Küçük Prens’i sadece bir çocuk kitabı olarak nitelendirmek çok yanlış olur.

Küçük Prens’in film versiyonu yapılırken orijinal kitapta olmayan “küçük kızın hikayesi”nin ilave edilmesinin sebebi de bu olmalı… İyi bir okula kabul edilip, “mükemmel!” bir yetişkin olması için küçük kızının bütün hayatını dakikası dakikasına programlayan anne figürü son derece itici olsa da günümüz eğitim sisteminin açmazları arasında kaybolan karikatürize anne tiplemesi, bizim jenerasyonun annelerinin kulaklarını şöyle bir çekecek gibi… Annenin yarattığı tansiyon, küçük kızın yaşına uygun meraklarla bezeli naif dünyasıyla dengeleniyor. Yan evde yaşayan yaşlı adamın (The Aviator) eksantrik kişiliği ve türlü icatlarla dolu evi de biz izleyicileri filme bağlayan çekim noktasını oluşturuyor. Böylece kitabın insanın iliklerine işleyen durağan ve karamsar havasına biraz renk katılıyor ve daha geniş bir izleyici kitlesine hitap ediliyor. Açıkçası film boyunca küçük kıza ait sahnelerin gelmesini iple çektim.

Küçük Prens

4,5 yaşındaki oğlum Can’ın film hakkındaki yorumları:

Film Türkçe’yi anlamama yardım etti. Filmde Küçük Prens vardı. Bir de Miss Anya adlı küçük bir kız. (Filmde kızın ismi the Little Girl-küçük kız olarak geçiyor. Ama Can, kızı Miss Anya olarak adlandırmayı uygun gördü.) Anya yaşlı adama yardım etmeye çalışıyordu. Anya’nın annesi kızgındı. Tablodaki magnetleri sağa geçirmeye çalışıyordu. (Annesi kızın takip etmesi için günlük bir çalışma planı yapmıştı. Plandaki işler başarıldıkça tabloda yerlerini işaretlemek için magnetleri kullanıyordu.)

İnsan sadece kalbiyle açıkça görür. Esas olan gözlerle görünmez.

One sees clearly only with the heart. What is essential is invisible to the eyes.

Küçük Prens filminde en sevdiğim yönlerden biri animasyon karakterlerinin sevimliliği ve yaratılan dünyanın detayları oldu. Şehir hayatının yoğun temposu, sıkıcı, gri ve köşeli çizgileri içerisinde yaşlı adamın türlü icatlarla dolu rengarenk evi adeta bir vaha gibi. Keza Küçük Prens’in stop motion tekniği kullanılarak hazırlanmış animasyonları da göz okşayıcı. Küçük Prens’in yüzünün yalın çizgilerinde bir çocuğun masumiyeti ve sade dünyası çok güzel yansıtılmış. Mozilla’nın Firefox’unu anımsatan tilkinin renklerine ve küçük kızın çarpık dişleri gibi detaylara bayıldım.

Küçük Prens

Asıl sorun büyümek değil, büyürken unuttuklarımız…” diyor Saint-Exupéry. Ne kadar doğru ve insanın kalbine dokunan bir mesaj. Keşke kitabın tamamındaki hüzün de bununla sınırlı kalsaydı. Her ne kadar 250 dilde yayımlanarak dünyanın en çok çevrilen 3. kitabı olsa da ve dünya çapında 150 milyona yakın kopya satsa da, Küçük Prens’i hala kendime yakın bulamıyorum. Elbette size kitabını almayın, filmine de gitmeyin demiyorum. Aksine oğlum için yaşına uygun, sadeleştirilmiş bir versiyonunu aldım bile… Küçük Prens kitabı/filmi onları okuyan/ izleyen herkesin yaşamdaki duruşuna göre farklı bir mesaj alacağı, başka bir açıdan göreceği bir klasik. Ya siz Küçük Prens hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tanla Bilir

Merhabalar! Adım Tanla. Web tasarımcısı ve BebekveBen'in kurucusuyum.
BebekveBen çocuk bakımından öte ebeveynlik, kadın olmak, birey olmak, yurtdışında yaşam, seyahat, yemek, ürünler, eğitim, sağlık gibi hayatın içinden pek çok konunun paylaşıldığı, ailelerin buluştuğu, soru sorduğu, dileyenlerin konuk yazılarla katkıda bulunduğu ve deneyimlerini paylaştığı bir platform... Bize eşlik ettiğiniz için teşekkürler.

Yorumlar

Yanıt Yaz
  1. Kitabı çok severim, filmin sadece işlenişini ve ilk yarısını sevdim..ikinci yarı oldukça hayal kırıklığıydı benim için..lakin Can’ın yorumuna bayıldım, sarıldım ona 🙂

  2. Tanla’cim ben Kucuk Prens’i ilk defa ilkokulda okumustum. Ilginc bulmus ama cok da bayilmamistim. Ne zaman biri Kucuk Prens’i cok sevdigini soylese simdi mi cocukken mi diye sormak isterim. Acikcasi gunumuzde insanlae Kucuk Prensi hipster coollugu olarak kullaniyor gibi geliyorlar. Dahi degilim ama oldukca akilli ve cok kitap okuyan bir insanim. Agir kitaplar da okurum. Bilemiyorum yetiskin hayatinda dogru duzgun kitap okumayan vasat zekali ama populer insanlarin Kucuk Prens’i bu kadar seviyor olmalarini anlayamiyorum. Daha da dogrusu en sevdikleri cocukluk kitabi oldugunu soylemelerini tuhaf buluyorum. Ya da onlar kucukken cok zekiydi. Seni de bu durust yazindan dolayi tebrik ediyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Eşleştirme Oyunu

Çocuğum Oyunlarda Hep Kazanmak İstiyor

Seferihisar

Gelecek Turizmde ile sürdürülebilir turizmin geleceğini yazacak üç yeni proje belli oldu!