Yaz mevsimi tüm sıcaklığı ile kendini gösterdiği Temmuz ayında, o zamanlar 3,5 aylık olan Can’ı havuza sokmaya çok heveslenmiştim. Ancak doktorumuzla yaptığımız görüşmenin ve internetten yaptığım araştırmaların neticesinde, Can’ın sağlığını düşünerek bu buluşmayı ertelemeye karar vermiştik. Nihayet merakla beklediğimiz anlar geldi. Puerto Rico seyahatimizde, 7 aylık minik oğlumuzu yüzme ile ilk defa buluşturduk. Kısa tatilimizde Can, 2 defa havuza girdi.

Yüzme ile ilk randevumuzda güneşin etkisini kaybetmeye başladığı akşamüstü saatlerini tercih ettik. Can’ı güneşten koruyacak mayosu, deniz tişörtü ve şapkasını giydirdik. Açıkta kalan yerlerine de daha önce araştırmasını yaptığım, toksik etkisi az olan “Coppertone Water Babies Pure & Simple Sunscreen Lotion” güneş yağından sürdük. Ayrıca havuzun gölgeli bir kısmını tercih ettik.

Can’ı su üzerinde tutmak için kullandığımız şişme yastığı Puerto Rico’dan aldık. Dikkat ederseniz rengi pembe. 🙂 Aslında renklerde cinsiyetçi değilim. Ancak bu sefer, pembeyi çok da tercih etmediğim halde, başka rengi olmadığı için almak zorunda kaldım, tamam mı! 😛 Zaten bütün tatil boyunca karşılaştığımız insanlar oğlumu severken “she! she!”*  deyip durdu. Biz de güzelce katkıda bulunduk. 🙂

Suya ilk girdiğinde bizimkisi, suyun serinliğinden olacak, şöyle bir ürperdi ve ağlamaya başladı. Sonra babasının ve benim gülümseyerek teşvik etmemiz ve muhtemelen suyun sıcaklığına alışmış olmasından dolayı rahatladı. Eminim ki her zamanki banyosundan daha büyük olan bu banyoyu anne ve baba ile paylaşmaktan keyif almaya başladı. Yine de, minik elleri ile, şişme yastığın direksiyon gibi olan bölümünü sıkı sıkı tutmayı ihmal etmedi. Biz de ebeveynlik görevimizi yapıp, ellerimizi şap şap suya vurarak, havuzda nasıl oynanacağını gösterdik. Kuzey ile birlikte, oğlumuzu sakin sularda yüzdürdük. Ebeveyn olmak ne kadar garip bir duygu. O kadar zamandır özlediğim havuzdan ve denizden keyif almayı hiç düşünmeyip, bebeğimi yüzdürmek, onun mutlu olmasını sağlamak derdindeydim.

Can'ın ilk yüzme seansı

Havuzdan sonra şansımızı bir de denizde denemek istedik. Aslında havuzdan ziyade deniz daha çok tercihimdi. Ancak dalgalı olduğu için güvenemedik. Denize Can’ın sadece ayaklarını soktuk. Kuzey sıcacık okyanusta kulaç atarak uzaklaşırken, biz de oğlumla yere oturduk ve kumları avuçladık. Büyük hata! O kadar dikkat etmeme rağmen, Can, bulduğu ilk fırsatta, nemli ellerine yapışan bir avuç kumu ağzına götürmeyi ihmal etmedi. Günün dersi: Ey tecrübesiz ebeveyn! Herşeyi ağzına sokarak tanıma aşamasında olan minik bebekleri kumda oynatma! 🙂

Kaza Geliyorum Dedi de, Biz Anlamazdan Geldik!

Ah! Tatilin en eğlenceli dakikalarının nasıl bir kazaya dönüştüğünü anlatmayı unutacaktım.

Havuz keyfinin ikinci günüydü. Kuzey ve Can suyun içinde eğlenirken, ben de fotoğraf makinamı almış, kah havuzun kenarından uzak plan, kah da içinden yakın plan fotoğraflarını çekiyordum. Bir ara makinayı Kuzey’e verip, “biraz da sen bizi çeksene” dediğimi hatırlıyorum. Kuzey makinayı aldı. Fotoğraf çekmeye başladı. Makinayı ikinci görüşümde su içinde yüzüyordu. Beynim 2-3 saniye boyunca olayı algılamakta zorlandı. Sanki plastik ördek gibi suda yüzmesi gereken bir oyuncağı izliyorum. Fotoğraf makinası ve su: Asla biraraya gelmemeli! Amanııııın!

Makinayı acilen sudan çıkardık. Ben hemen pilini ve sd kartını çıkarıp kuruladım. Pil haznesine su girmiş gibi gözükmüyordu, ama, lens kısmından emin olamadım. Sonra makinanın dışındaki suyu iyice sildiğime kanaat edip, sonradan öğrendiğim üzere, ikinci büyük hatayı yaptım: Pili içine tekrar takıp makinayı çalıştırdım. Meğer bu gibi durumlarda makinanın iyice kuruyana kadar kesinlikle çalıştırılmaması gerekiyormuş. Yoksa içindeki elektronikler kısa devre yaparmış. Ahhh, ah! Kocamla ben, ayaklı felaket takımı gibi çalışmışız anlayayacağınız. O makinaya duş aldırırken, ben de makinayı itina ile kızartmışım iyi mi? Fotoğraf makinasına mı yanmalı, yoksa içindeki fotoğraflara mı? diyerek bayağı dövündüm.

Yine de her ihtimale karşılık, otel odamıza çıkınca, fotoğraf makinasını uzunca bir süre kurutmaya bıraktık. Belki bir mucize olur da çalışır.

Can’ımın ilk yüzme macerası böyle gelişti. Bizi takip etmeye devam edin anacım.

——————-
Güncelleme: 2 gün kuruduktan sonra makina hala çalışmayınca umudu kesmiştik. Eve gelince bir de pilini şarj etmeyi akıl ettim, ve mucize, bu sefer çalıştı. Böylece sd kartın içindeki fotoğrafları kurtarmayı başardık. Ancak sanırım lensin içinde su var. Çünkü fotoğraflar buğulu gibi çıkıyor. Acaba ne yapmalı? Bu konuda fikri olan varsa yorum bırakırsa sevinirim.
——————-
*Türkçe’de biz birinden bahsederken, kadın-erkek ayrımı yapmadan “o” deriz. İngilizce’de ise erkeklerden bahsedilirken “o” yerine “he”, kadınlardan bahsedilirken “she”, hayvan ya da eşyalardan bahsedilirken “it” kullanılır.

Tanla Bilir

Merhabalar! Adım Tanla. Web tasarımcısı ve BebekveBen'in kurucusuyum.
BebekveBen çocuk bakımından öte ebeveynlik, kadın olmak, birey olmak, yurtdışında yaşam, seyahat, yemek, ürünler, eğitim, sağlık gibi hayatın içinden pek çok konunun paylaşıldığı, ailelerin buluştuğu, soru sorduğu, dileyenlerin konuk yazılarla katkıda bulunduğu ve deneyimlerini paylaştığı bir platform... Bize eşlik ettiğiniz için teşekkürler.

Puerto Rico’da Can’lı Günler -2

Can Nerede?