Sene 2010! Lorenzo bir buçuk yaşında ve ilk defa hayvanat bahçesine gidiyoruz. Yer İzmir Sasalı Doğal Yaşam Parkı. O günün kaleminden…
“Yarın oğlumla ilk defa hayvanat bahçesine gidiyoruz! Onun hayvanlardan pek birşey anlayacağını sanmıyorum ama ben çok merak ediyorum çünkü bu hayvanat bahçesi bildiginiz gibi değil, doğal yaşam parkı, açık-seçik, özgürlükçü bir park! Çocukluğumdan beri ilk defa gidiyorum. Geçen sene eşimin ailesini ziyarete gittigimizde Bronx Zoo’ya gittik aslında hem de ne şevkle, ama hiçbir şey göremedik. Çok sıcakmış efendim hayvancıklar yuvalarında duruyolarmış, çıkmıyorlarmış dışarı! Onların da bir hür iradesi var tabi anlıyorum ama… Bir ton yol yürüdüğümüzle kaldik. Zaten ben öyle uzun uzun yürümelerden pek hazetmem bi de yanımızda 5 aylık bebek, ağlar, acıkır, sıkılır, evlere şenlik bir gezi oldu. Bazı anlar hani kendini dışardan görürsün, bir an için herşey yabancılaşır ya, tam öyle oldu orda haldır haldır yürürken. Ben böyle doğa faaliyetlerini pek sevmem, sıcağa gelemem, çok öyle koyu hayvanseverlik damarım da yoktur. Gel dör ki durum içler acısı! Elimde puset, hava 1500 derece, iki şebek göreceğiz diye sekiz olmuşuz, bir su almak için 45 dakika sıra beklemişiz. Herşeyin ötesinde benim dünyanın bir ucunda Amerika’nın bilmem ne hayvanat bahçesinde ne işim var? Artı bu tatlış hayvanlar nerede?
Her neyse, pek neşeli bir serüven değildi yani. İşte tam bu yüzden yarın çok güzel geçsin istiyorum. Lorenzo da bir iki aslan kaplan görsün, hayvanat alemine tatlı bir giriş yapsın, lamalar suratına tükürmeden o onlara tükürsün istiyorum! (Şaka tabi kimseye tükürmüyoruz.)
Beni dedem götürürdü küçükken hayvanat bahçesine. İzmir’in hayvanat bahcesi fuardaydı o zamanlar. Büyük ve güzeldi. Çok pis kokardı ama olsun, dedeyle herşey süper zevkliydi zira omuzuna alır öyle gezdirirdi. Ben küçükken de sevmezdim yürümeyi… Ama şunu söyleyebilirim ki Bronx hayvanat bahçesinin tersine, ne zaman gitseniz fuar hayvanat bahçesi sakinlerini tam tekmil görebilirdiniz -ki bence en temel amacı hayvan sergilemek olan bir dükkanın hayvanlarının da aynı gönüllülükle görücüye çıkmaya istekli olmaları gerekir. Hayvanat bahçesi yan gelip yatma yeri değildir!
Şaka bir yana hayvanat bahçesi çocukluktur, büyüklükte bile çocuk olma hevesidir. Ayağınla pedala bastığında su fışkırtan mantar çeşmelere ağzını denk getirmeye çalışıp miden bulanana kadar su içmektir. Pamuk şeker, kağıt helva, elma şekeri, gevrek ne görürsen istemek ve akabinde akşam evde karın ağrısı, mide fesatı, ateş, kusma her tür hastalığı bulmaktır. Hayvanlara yem diye satılan disk şeklindeki kaplardaki şeyin tadını merak etmektir. Birkaç hayvanla aslında pek de istemediğin kadar yakınlaşıp acılı ve ağlak sonuçları olan tecrübeler edinmektir. Biraz büyüyüp kafan azcık çalıştığında da “Ulan bizi böyle kapasalar bir yere- gelen geçen fındık fıstık atsa iyi mi olur yani”yi düşünebilmektir… Yine de kendi çocugunu bir kere görsün diye, hayvan haklarını ve aslında bu işin ne vicdansızca birşey olduğunu hiçe sayıp güle oynaya aynı yere götürmektir…
Ertesi günün kısa özeti…Hayvanat bahçesi gezme görevimizi başarıyla ifa ettik! Çok temiz bakımlı en önemlisi de geniş geniş çayırlarda dolaşıyordu hayvancıklar ama tahmin ettiğim gibi Lorenzo’nun pek umrunda olmadı. “Maymuna bak!” diyorum havalara bakıyor, “Kuşlara bak!” diyorum yerlere eğiliyor, pek olmadı yani. Hayvanlarla pek muhattap olmadı ama ilk defa sokaktayken yerlerde emekleme şerefine nail oldu ve sanırım bu ona yetti. Tek yakınlaşmasını kovaladığı tavukla yaşadı Allahtan tavuk hanım pek agresif değildi de bizimki paçayı kurtardı! Hayvanlar alemini tanıma misyonu da bir diğer geziye kaldı…”
Bugünün kaleminden… Son 6 senedir hayvanların kafeste sergilendiği hiçbir yere gitmiyoruz. Lorenzoyla konuştuk ve öyle karar verdik.
Herkese harika bir hafta dilerim! Hayvanları sevin koruyun ve yaşam haklarına saygı duyun!