Koşun, koşun! Doğumgünü var!!

Ben doğumgünlerini çok severim. Bir insanın var oluşunu kutlamak harika bir eylem bence. “İyi ki varsın!” deriz ya arada birilerine, doğumgünü işte o “İyi ki varsın”ı bağıra çağıra,güle oynaya, çiçeklerle, kocaman pastalarla, hediyelerle demenin en güzel yolu! Hayat yolundaki ilk yarışta birinci gelmişsin bir kere, az şey mi o, kutlanmaz mı hiç! Sonra büyümüşsün, sevdirmişsin kendini bir çuval insana. Öyle sevmişler ki doğduğun günün mutlaka kutlanması gerektiğine karar vermişler. Çıkmışlar, gelmişler, aramışlar, sormuşlar! Dünya güzeli birşey doğumgünü…

90’ıma da gelsem yaşımı en az 20 yaş küçük söyleyip yine aynı şevkle kutlayacağım! Zaten şimdi de 29 yaşgünümün 8. yıldönümü diyorum. 29 bence gayet güzel bir yaş. Doğumgünlerini böyle çocuksu bir heyecanla kutlamam yaşıtlarıma bazen garip gelse de, bu zirzop hevesimden asla vazgeçmiyorum. Doğumgünlerimde şımardıkça şımarıyorum. Başkalarının doğumgünlerini de abarttıkça abartıyorum. Oh, çok da iyi ediyorum!

Doğumgünü methiyelerimi bir kenara bırakıp sebeb-i ziyaretime geleyim: Oğlum Lorenzo’mun doğumgünü! İki gün önce 11 yaşına girdi benim mösyö! Kendimi hala oldukça genç hissederken minnacık bebeğimin 11 yaşında olması gerçekten zaman zaman dumura uğratsa da varlığına duacıyım.

Bu küçük adam neler öğretmedi ki bana! En başta sınırsız bir sevgi ve sabır öğretti mesela. Nasıl aynı anda hem çok güçsüz, hem de dağlar gibi sağlam durulur onu öğretti. İnsanın bir yeri acıdığında öpünce nasıl geçermiş onu öğretti. Hem birşey olmasın diye üstüne titremek, hem de “Kendi başına becermeyi de öğrensin canım…” diyerek saniyede minimum 5 kalp krizi geçirmeceli bir şekilde kendi haline bırakmak nasıl bir delilikmiş onu öğretti. Kendinden önce başkasını düşünmek nice bir hiçlik haliymiş. Derviş olan değil sadece, anne olan da anlarmış, onu öğretti. Biri aslında hiç de birşey yapmadan nasıl hergün daha çok sevilebilirmiş sonsuz bir şaşkınlık içinde onu öğretti.

11 sene önce o pembe beyaz, yumuk suratlı bebeği verdiler kucağıma. Dünyada gördüğüm en güzel şeydi. Yüzüne dokundum, öyle yumuşaktı ki… Eğilip kokladım, hala burnumda o koku, mis. Cennet varsa gerçekten tam da böyle kokuyor olmalıydı. Gözlerini dikti, bana baktı sonra sakin sakin. “İşte geldim!” der gibi… “Bu hayatta en çok beni seveceksin bundan böyle, seni en çok ben güldüreceğim, en çok ben ağlatacağım, en çok ben seveceğim.” der gibi. “En çok ben yoracağım, en çok ben zorlayacağım, en çok ben kızdıracağım ama bir öpeceğim, geçecek.” der gibi. “En yapmam dediğin şeyleri yaptırıp, bir de üstüne tüy dikeceğim.” der gibi. “Hiç bilmediğin şeyleri öğreteceğim; özveriyi, karşılıksız sevmeyi, affetmeyi, şükretmeyi, hata yapıp geri dönmeyi, vicdan ve merhameti, korkuyu, tedbiri, boşvermeyi…” der gibi…

Allah bana bu hayatta tek bir gerçek hediye verdiyse o da sensin oğul! Seninle daha güçlüyüm, daha yenilmezim, daha iyi biriyim. Yumuşacık kalbin, deli deli dansların, her geçen gün haretle seyrettiğim iyi insan olma çabaların, vicdanın, ailene olan bağlılığın, arkadaşlarına olan sevgin, bana sıkı sıkı sarılmaların, gözümün içine içine bakmaların, kalbimin en derinine akmaların, türlü türlü fırlamalıkların… Seni sen yapan ne varsa hepsini çok seviyorum! Adıyla müstesna güzel çocuk, iyi ki doğurmuşum seni! Rabbim seni hep iyilerle karşılaştırsın. Beni anne yaptığın için, bunca öğrettiğin için, bir de tontiş yanakların için teşekkür ederim! Umarım o tatlı kalbinde hep güzellikler yeşersin, iyi ve pür kalasın…Bilesin ki ben en çok senin doğumgününde mutlu oluyorum! Bence bu dünyaya gelmiş en harika şeysin dostum!

Herkese iyi haftalar dilerim! Bu hafta sevdiğiniz birilerinin doğumgünü varsa eğer, büyük büyük kutlayın. Tanatanlı birşeyler yapın, çok sevinin, çok şımartın! Biliyorsunuz, “Hayat kısa, kuşlar uçuyor…”

Göçmen Kuştan Anakaraya yazı dizisinin diğer bölümlerini okumak için tıklayın.

Oya DiCosimo

1983 yılında İzmir’de doğdum. İzmir Özel Türk Koleji’nden sonra Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdim. İzmir’deki 5 senelik iş hayatından sonra San Antonio, Texas’a taşındım. Eğitim sektöründe dil öğretmenliği, eğitim danışmanlığı gibi çeşitli alanlarda çalıştım. 6 sene boyunca San Antonio Türk Amerikan Derneği Yönetim kurulu üyeliği, son üç senedir de hala sürdürdüğüm Başkan Yardımcılığı görevini üstlendim. Dernek bünyesinde özellikle çocuklara yönelik dil ve kültür çalışmaları yaptım. Lise yıllarından beri şiir ve denemeler yazarım. Hayalim ileride denemelerimden oluşan bir kitap yayımlamak.

Şu an eğitim sektöründe çalışma hayatına devam edip, aynı zamanda İşletme üzerine yüksek lisans yapıyorum. Evliyim ve dünya güzeli bir oğul sahibiyim. İyiliğin ve mutluluğun bulaşıcı olduğuna inanıyorum. Diğer blog yazılarıma heranoya.blogspot.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bir Zaman Kırılması: Gyeongju

tükenmişlik sendromu

Ebeveynlerde Tükenmişlik Sendromu