Bugün rekor kırdık. Can doğduğundan beri ilk kez bu kadar uzun süre dışarıda vakit geçirdi. Öğlen saat 12.00’den akşam 22.00’ye tam 10 saat. Bu süre içinde minik oğlumun mızmızlık yaptığını düşünürseniz yanılırsınız. Gece geç saate kadar halinden çok memnundu. Uyudu, uyandı, 3 kere mamasını yedi. İki defa kocaman kakasını yaptı. Sağa sola baktı. Kimi zaman arabasında oturdu, kimi zaman kucaklarda dolaştı. Bizimle oynadı. Velhasıl benim oğlum tam bir “sokak kuşu” olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Sabah saat 9.00 gibi kalktık. Çaylı, peynirli, zeytinli, reçelli ve yumurtalı güzel bir Türk kahvaltısı ettik. Sohbet eşliğinde bayağı vakit geçirdik. Saat 12.00’ye doğru Defne halası, beni, Can’ı ve babaannesini Marshalls mağazasına bıraktı. Can zaten daha arabada uyuyup kalmıştı. Biz de rahat rahat mağazayı gezdik. Marshalls’dan Can’a çok şirin çoraplar buldum. Doğduğu zaman aldığımız çorapları artık küçük gelmeye başlamıştı. Çin malı olmayan, pamuklu ve güzel desenli bir çorap bulunca hemen aldım.
Marshalls’dan bir hobi mağazası olan Michaels‘a geçtik. Amacımız babaannesinin Can için ördüğü oyuncak kedinin içini doldurmak için elyaf almak. Babaannesi daha önce şu sayfada örneklerini verdiğim örgü kedilerden sarı bluz ve mavi pantolonlu olanı yapıyor. Michaels’daki elyafın paketi çok büyüktü. O kadar elyafla değil bir, on tane bile örgü kedinin içini doldurmak mümkün. Bu nedenle başka bir mağazadan daha küçük bir poşet bakmaya karar verdik. Babaannesi bir müddettir devam ettiği tükenmez kalem koleksiyonu için güzel bir parça buldu. Türkiye’ye dönünce tükenmez kalemler için “Binbir Kalem” adında bir sergi açmayı planlıyor.
Bir sonraki durağımız Old Navy oldu. Türkiye’de de mağazaları bulunan GAP’ın bir alt markası olan Old Navy kadın, erkek ve çocuk/bebek kıyafetleri satıyor. Özellikle indirim zamanlarında spor modelde, rahat kesimli klasik parçaları $10’ın altında bulmak mümkün. Buradan çok tatlı kız bebek tişortlarını uygun fiyatlara bulduk. Maalesef erkek versiyonları kalmadığı için Can’a alamadım. Zaten erkek bebekler kıyafet açısından şanssız oluyor. Nedendir bilmem, mağazalarda kız bebekler için 3-5 raf kıyafet olurken, erkek bebekler için sadece 1 raf ayırıyorlar…
Old Navy’den Bed, Bath & Beyond‘a geçtik. Adı üzerinde, ağırlıklı olarak yatak odası ve banyo ile ilgili ürünler satan bu mağazada mutfak ürünleri ve bilimum küçük ev eşyaları da var. Buradan konserve açacağı aldık. Şimdi düşünüyorum da bugünki alışverişlerimiz oldukça geniş bir yelpazeye yayılmış. Baksanıza çorap, oyuncak bebeği doldurmak için elyaf, kalem ve konserve açacağı…Ne alaka değil mi?
Akşamüstüne yaklaşırken karınlar guruldamaya başladı. Biz de yakındaki bir alışveriş merkezine geçtik. Önce yeni uyanmış olan Can beyin karnını doyurduk. Sonra da kendi karnımızı. Ben tam son lokmalarımı yerken sizinki ıkınmaya ve kızarıp bozarmaya başladı. Biliyorsunuz Can’ın altını umumi tuvaletlerde açma konusunda, bu yazımda anlattığım gibi, bir temizlik fobim var. Bu sefer de yaratıcı bir çözüm buldum. Oturduğumuz masanın bank gibi koltuğuna temiz bir örtü yaydım. Kimselere göstermeden oğlumun altını hızla temizledim. Bana şimdi kimse “ama orası yemek yeri” falan diye kızmasın. Bebeğim çok küçük. Büyüyünce elbette biz de herkes gibi umumi tuvaletleri kullanacağız.
İşimizi tamamladıktan sonra alışveriş merkezinin mağazalarını gezmeye başladık. İlk durağımız çok katlı bir mağaza olan Dillards‘dı. Kıyafetlerde yine acayip indirim olmuş. Ben biraz daha zayıflamadan yeni kıyafetler alıp mevcut kiloma çok yerleşmek istemiyorum. O nedenle daha çok babaannemiz alışveriş yaptı. Kendine çok cici 2 şort ve 2 bluz buldu. Güle güle giysin.
Son girdiğimiz mağaza spor kıyafetler satan Aeropostale‘dı. Buradan da babamıza süpriz birşeyler aldık. Ne olduğunu şimdi yazmayalım. Belki okur, süprizimiz bozulmasın. Saat 18.00’e gelince Can’ın halası ve dedesi gelip bizi aldı.
Önce beraberce Costco ve Walmart‘dan haftalık mutfak alışverişimizi yaptık. Costco üyelik sistemiyle çalışan Amerika’nın en büyük toptancısı. Büyük ölçüde alacağımız taze meyve, sebze ve en önemlisi ekmek ve peynir alışverişimizi buradan yapıyoruz. Walmart ise Amerika’nın en büyük perakendecisi.
Alışveriş işimiz de bitince, geriye bir tek iyice acıkmış olan karınlarımızı doyurmak kaldı. Biz de sevdiğimiz bir restaurant olan Genghis Grill‘e gittik. İsim tanıdık mı geldi? Evet bildiğiniz Moğol imparatoru Cengiz Kaan’a gönderme yapılıyor. Genghis Grill’de Moğol usulü denen, geniş sac ızgaralarda pişirilen et ve sebze ürünleri yeniyor. Sistem şöyle işliyor: Girişte size boş bir tas veriliyor. Açık büfeden dilediğiniz çiğ et ve sebzeler ile dolduruyor, üzerine de özel soslardan istediğinizi döküyorsunuz. Saçın yanına gidip pişirecek ızgara ustasına teslim ediyorsunuz. Ayrıca bunların içine tercihinize göre pirinç ya da makarna da ekliyorlar. Size bir sıra numarası veriyorlar. Yüksek ısılı ızgarada yiyecekler pişince, garson bu numaraya bakarak sizi buluyor ve yemeğinizi teslim ediyor. Yemekler her zamanki gibi çok lezzetliydi.
Can da Genghis Grill’de akşam yemeğini yedi. Hazır mama elbette, yoksa grill mi sandınız? Eh! O günler de gelecek inşallah… Yemekten sonra artık iyice uykusu gelmiş olduğundan, azıcık mızmızlanmaya başladı. Biz de acele ile eve yollandık. Eve vardığımızda saat gece 22.00’ı gösteriyordu. Araba koltuğunda uyuyakalmış bebeğimi yavaşça yatağına yatırdım. Can ile beraber geçirdiğimiz bir uzun ve güzel gün de böylece sona erdi.
Selam,
Tugra’nın da altını umumi tuvaletlerde açmıyoruz, biz istesek de kendisi açtırmıyor zaten. Onun için biz arabasında yatırarak açıyoruz. Altına alt açma bezini seriyoruz, hem de Tuğra tedirgin olmuyor. Böylece dere tepe düz, sokak mokak dinlemeden istedigimiz her yerde açabiliyoruz altını. Sizin arabaniz buna uygun mu bilemem ama uygunsa tavsiye ederim.
Maalesef bizim arabamız üzerinde açmaya uygun değil. Biz bebek arabası olarak bu yazımda fotoğrafını verdiğim, araba koltuğunun içine geçtiği, çerçeve şeklinde bir sistemi kullanıyoruz. Çok hafif ve kullanışlı. Ancak alt değiştirmeye müsait değil. Alt değiştirme konusunda yalnız olmadığıma sevindim 🙂 Daha önce Deli anne de benzer bir yazı yazmıştı…Belki “bebeğinin altını umumi tuvaletlerde değiştirmeyi sevmeyen anneler kulübü” kurmalıyız. Ne dersin Berrak?
Hmm bence süper fikir. Can buyuyunce araba koltuğunu değiştirmek zorunda kalacaksınız, belki o zaman araba da değiştirebilirsiniz. Biz de Maclaren XLR kullaniyoruz. Hafif ama biraz uzun bir araba. Çok da dayanıklı, zira arabayla gitmedigimiz yer, binmediğimiz uçak kalmadi, gık demedi. Herşeye de burnumu sokar oldum 🙂
Evet, dediğin gibi, araba koltuğu değişikliği de olacak, muhtemelen puset değişikliği de. Bebekler ne kadar çabuk büyüyor değil mi? Mucize gibi bir şey… 🙂