Ülkemizin en çok sevdiğiniz şehri hangisi? Doğup büyüdüğünüz şehir mi yoksa çalıştığınız, ikamet ettiğiniz şehir mi? İzmirci misiniz yoksa size her yer Trabzon mu? Her şeye rağmen Ankara mı veyahut Anadolu’nun ortasında Avrupa şehri olan Eskişehir mi gönlünüzün başkenti, hangisi? Belki de siz de benim gibi iflah olmaz bir İstanbulcusunuz, siz de belki boğazın ortasında vapurla seyahat halindeyken şehre methiyeler düzenlerdensiniz, bilemiyorum.
Peki en sevdiğiniz ilçe hangisi? İzmir’in Karşıyaka’sı belki, Belki Balıkesir’in Ayvalık’ı… Benimki mi? Benim semtim İstanbul’un Kadıköy’ü. Üniversite yıllarımı geçirdiğim Kadıköy, hep en sevdiğim, her daim çok özlediğim, kendi seçtiğim memleketim benim. Ezginin Günlüğü şarkısındaki ‘Geçmem bir daha Kadıköy’den’ sözlerine ‘Geçilmez mi abi’ diyen güruhun en ön sıralarında görebilirsiniz beni.
Günümüzde pandemi koşullarını düşününce yapmayı bırakın düşünmek bile istemeyeceğim. Ancak pandemi sonrası eski günlere kavuştuğumuz vakit (inşallah diyelim), sınırlarına ayak bastığım ilk an, gerçekten, yani fiilen taşını toprağını öptükten sonra, kendimi vapura atıp dünyanın en güzel eylemini yaptığımın bilinci ile martılarla birlikte Beşiktaş’a doğru süzülmeyi düşlüyorum. Ne diyelim, var işte bir hayalimiz…
Okurken ‘Aman git işte Kadıköy’e tak maskeni, otur bir yerde, sosyal mesafeli iç kahveni ne olacak’ dediğiniz duyar gibiyim. Benim bu mülteci isteklerimin berisinde bu satırları İstanbul’a 8.000 km öteden yazma haliyeti ruhiyesi var efendim. Ama iyi haber, yaşadığım şehir olan Daegu’da (Güney Kore) Kadıköy’ü buldum, benden mutlusu yok! Daegu’da olduğunuzu unutturup bir an kendinizi Kadıköy’ün ara sokaklarında dolaşıyormuş gibi hissettiren, nevi şahsına münhasır küçük kafeleri, balkonlu barları, minik bijuteri dükkanları ile Daegu şehir merkezine yakın konumda bulunan Kim Kwang Seok Sokağı’ndan bahsediyorum.

Kadıköy’deymiş gibi hissettiğim, çok keyifli saatler geçirdiğim, kahvemi mutlulukla yudumladığım, müzik ve sanat dolu bu sokağın adına atfedildiği Kim Kwang Seok’u merak edip araştırmaya başladığımda ise Kwang’ın müziğinin beni çok derinden etkileyeceğini henüz bilmiyordum. Korece’yi bilmiyor olmama ve şarkıların sözlerini anlamamama rağmen, şarkılardaki duyguları kalbimin en derinlerinde hissettiğimi söylemeliyim. Kim Kwang Seok 1964-1996 yılları arasında yaşamış efsane Güney Kore Folk Rock şarkıcısı. Tam anlamıyla, 90’lı yıllarda adını Kore müziğine altın harflerle yazdırmış. 32 yıllık ömrüne 11 albüm ve binlerce konser sığdırmış. Halk tarafından çok fazla sevilmiş, ölümünün üzerinden yirmi küsür yıl geçmiş olmasına rağmen hiç unutulmamış. Benim Kadıköy havası aldığım bu sokakta, sanatçı fotoğrafları ve heykelleri arasında yine müzikle anılıyor. Ben de Kwang Caddesi’ne ikinci kez gidişimde ise Kadıköy’den daha ziyade Kwang’ın müziğinin etkisinde olduğumu itiraf etmeliyim pek tabi ki…

Size tüm bu satırları tam da Kim Kwang Seok’un doğduğu şehir olan Daegu’da, bir yaz günü, onun ‘Private’s Letter’ şarkısını dinlerken yazıyorum. Eğer bir yerlerden bizi duyuyorsa kendisine bize bu güzel şarkıları bıraktığı için teşekkürlerimi sunuyorum. Pandemi sonrası yolunuz Güney Kore’ye düşerse caddeye uğramayı ve Kwang’ı bir de burada dinlemeyi ihmal etmeyin diyorum. Kendi adıma da şarkılarını yağmurlu bir Kadıköy günü boğadan rıhtıma hızlı adımlarla yürüdüğüm ve son anda Beşiktaş vapuruna yetiştiğim bir günde tüm bu bahsettiğim yol boyunca dinliyor olmayı diliyorum.
Kwang’ın memleketinden sevgilerimle…
