Evimizdeki kütüphanenin en üst katında, minik-meraklı parmakların uzağında 3 tane kalpli kutu var. İçinde de Can’ın doğumundan sonra ortalardan kaldırdığım bir sürü ıvır-zıvır. Biblolar, boncuklar, çeşitli seyahatlerimizden hatıra ufak süs bardakları, fotoğraf çerçeveleri… Yani kırılacak, kaybedilecek ve kazara yutulacak ne varsa… Can büyüdükçe bu kutulara daha çok ilgi göstermeye başladı. Bu sene nihayet artık iyice akıllandığına kanaat ederek kutuları beraberce açar hale geldik. Kutuların içinden çıkan ıvır-zıvırlarıma  bayılıyor. Kutuları karıştırmak, evdeki oyuncaklardan sıkıldığımız ve ortalığı karıştırmak istediğimiz günlerde yaptığımız aktivitelerden 🙂

Geçen gün bizimkinin aklına yine kalpli kutular düştü. İstemenin yöntemini de çok iyi biliyor… O kocaman bebek gözlerini yüzüme iyice yaklaştırıp, kafasını hafifçe yatırarak “Pleaaaase!” deyince yelkenlerim suya iniyor. Kutuları tepelerden indirmek farz oluyor. Bu sefer kalpli kutuları açınca içinden unuttuğumuz bazı oyuncaklar da çıktı. Can’ın yaşına uygun olmadığı için zamanı gelene kadar kaldırdığımız oyuncaklar… Tabii Can yeni oyuncaklar keşfettiği için çok heyecanlandı. Bunlardan biri de Susam Sokağı’nın flash kartları…

Bu kartları aslında biz satın almadık. Can’ın halası Defne’nin öğretmeninin torunlarına aitmiş… Paylaşım böyle güzel birşey işte. Defne öğretmenine yaptığı ziyaretlerden birinde elinde kocaman bir torba dolusu kitap ve bu kartlarla gelince çok sevinmiştik. Öğretmenin torunları büyüyünce, artık okumadıkları kitapları ve oynamadıkları oyuncakları bize göndermişler. Bundan güzel hediye olur mu? Kitapları uzun zamandır severek okuyoruz. Flash kartları da ara ara çıkarıyorduk. Pek ilgisini çekmeyince kaldırıyorduk. Gerçekten oynamak bugüne kısmetmiş…

EslestirmeOyunu1

Flash kartlarla oynamak çok eğlenceli. Benim için bile. Mesela bu oyunda değişik ulaşım araçları tanıtılıyor ve isimleri öğretiliyor. Her karttan aslında 3 tane var. Muhtemelen türlü oyunlar oynanıyor. Maalesef oyunların kurallarını açıklayan kartlar kayıp. Bu nedenle kendi oyunumuzu kendimiz icat ettik. Biz bu kartlarla eşleştirme oyunu oynuyoruz.

EslestirmeOyunu3

Eşleştirme oyununun kuralları çok basit. Bu oyun 2 oyuncu tarafından oynanıyor. Tüm kartları karıştırıp kapalı olarak düz bir zemine diziyorsunuz. Oyunculardan biri (elbette ufak olan 😀 ) oyuna başlıyor. Her oyuncu bir turda sadece 2 kartın yüzünü çeviriyor. Eğer birbiriyle aynı 2 kartı bulabilirse o kart grubunu kenara ayırıyor. Böylece 1 puan kazanmış oluyor. Eğer aynı kartları bulamazsa kartları tekrar kapatıyor. Bu oyun kartların yerlerini akılda tutmayı gerektiriyor. Kart sayısı az olduğunda yetişkinler için oldukça basit bir oyun. Ancak ufak çocuklar için kartların yerini hatırlamak zor olabiliyor. Oyunun sonunda en çok kart ikilisini bulan kazanıyor. Can artık saymayı öğrendiği için oyunun sonunda kendi kartlarını ve benim kartlarımı saymak onun görevi. Bu görevi büyük bir zevkle yapıyor.EslestirmeOyunu2

Can eşleştirme oyununu oynarken çok heyecanlandı. Oyunun başlangıcında heyecanına hakim olamayarak 2’den fazla kartı çevirmek istedi. Bunun kurallara uygun olmadığını söyleyince kendini frenledi. Birkaç denemeden sonra kartların eşlerini başarıyla bulmaya başladı.

Eşleştirme oyununu oynarken Can’ın yeni bir yönünü keşfettim: Rekabet ve kazanma güdüsü… İlk ellerde oyunu tamamen kurallarına göre oynadığım için oyunu anlayana kadar Can biraz geride kaldı. Kazanamıyor olmasına bayağı bozuldu. Gözleri doldu. Ona oyunlar sırasında bazen kazanabileceğimizi, bazen de kaybedebileceğimizi, bunun tamamen normal olduğunu söyledim. Hep aynı kişi kazanırsa bunun eğlenceli olmayacağını, oyunlarda kimi zaman kendisinin, kimi zaman arkadaşlarının kazanabileceğini anlattım. Kurallara ve kartlara dikkat ederse kendisinin de başarılı olacağını söyledim. Yaşından beklenmeyecek bir iradeyle titreyen sesini ve dolan gözlerini kontrol etmeye çalıştı ve dikkatini kartlara verdi. Bir sonraki elde daha iyi oynamaya başladı ve berabere kaldık.

Oyuna devam ederken heyecan iyice tırmandı. Söylediğim cümleleri gayet iyi anlamasına rağmen yine de kendine engel olamadı ve bana “Hep kazanmak istediğini, benim kaybetmem gerektiğini” söyledi. Bu açıkçası daha önce tecrübe etmediğim ve nasıl yanıtlayacağımı bilmediğim bir durumdu. Bir yandan ona yaşam boyu yardımcı olacağına inandığım “oyunu kurallarına göre oynamayı” öğretme isteği, öbür yandan kazanmak için içtenlikle çırpınan bebek yüreği… Elbette annelik ağır bastı ve bir sonraki elde birkaç kartı biraz dikkatsizce bulamayarak kaybettim 😀 Kazandığı zaman gözlerindeki mutluluk ve neşe çığlıkları görülmeye değerdi.

İlginç olan, sonraki ellerde daha iyi oynamaya başladı. Kazanmak ya da kaybetmek için özel bir çaba göstermeme rağmen çoğunlukla berabere kaldık ve hatta bir seferinde beni 6-2 gibi ezici bir skorla yendi. Kartlarımızı toplarken ikimiz de çok eğlenmiştik. Çünkü önceliğimiz kazanmak-kaybetmek ya da hayat dersi vermek değil, eğlenmekti…

Kaybetme Duygusuyla Mücadele Etmeyi Öğretmek

Akşam Can yatınca bu konu aklıma takıldı ve biraz araştırma yaptım. Her ne kadar 4-5 yaş civarı çocuklarda doğru-yanlış kavramları yavaş yavaş oturmaya başlasa da, oyunlarda rekabetçilik ve sürekli kazanma isteği yaygın olarak gözüken bir karakter özelliğiymiş. Okul öncesi dönemde çocuklar ebeveynlerini memnun etmeye çok  önem veriyormuş. Oyunlarda kazandıkları zaman bizlerin memnun olacağını düşündükleri için oyunu kazanmak için hile yapabiliyorlarmış. 10-11 yaşına geldikleri zaman adil oynama becerisi gelişiyormuş.

Çocukların kendine güveninin gelişmesi için kazanmanın zevkini de tatmaları gerekiyormuş. Çocuğa bu duyguyu yaşatmak için basit oyunlarla başlanıp, zaman içinde bol bol pratik yaparak karmaşık oyunlara geçmeliymişiz. Sürekli kaybedeceği oyunlar oynamak çocuğu oyundan uzaklaştırabilir, kızmalarına ve yaşlarından küçük davranışlar göstermelerine yol açabilirmiş. Elbette kazanma duygusu yaşarken kaybetme duygusunu da öğrenmeleri gerekiyor. Kaybedince doğru şekilde davranmayı öğrenmesinin bir yöntemi, oyunlarda kaybettiğimizde normal davranmamız, kaybetmenin dünyanın sonu olmadığını göstermemizmiş. Çünkü çocuklar en güzel ebeveynlerinden gördüğü örneklerle öğreniyor.

Okul öncesi dönemde çocuğun kazanamadığı durumlarla baş etmesini öğretmek için uygulanacak taktikler arasında uzmanlar şunları öneriyor:

  • Sakinleş, Duyguları Anla, Gelişimi Vurgula: Çocuğun sakinleşmesi için kısa bir süre vermek, çocuğun duygularının farkında olduğunuzu göstermek, mesela “Oyunda kazanamamanın seni üzdüğünü görebiliyorum.” demek ve onun oyunun başından beri ne kadar geliştiğini vurgulamak
  • Esas Amaca Dikkat Çek: Kazanmanın her zaman en önemli şey olmadığını söylemek, oyunlarda esas amacın eğlenmek ve güzel zaman geçirmek olduğunu vurgulamak
  • Kurallara Uy: Oyunu kurallarına göre oynamanın önemini vurgulamak, (Elbette çocuğun yaşına göre kurallarda bazı değişiklikler yapabilirsiniz. Ancak çocuğun yaşına göre değişim yapılsa bile oyunun başlangıcında çocuğunuzla paylaştığınız kurallara uymak gerekliymiş. Eğer başlangıçta karar verilen oyun kuralları oyun esnasında çocuk üzülmesin diye değiştirilirse, çocuğa “kazanmak için kuralların esnetilebileceği, kuralların o kadar önemli olmadığı” mesajı veriliyormuş.)
  • Olumsuz Hareketlere İzin Verme: Kaybettiğinde hayal kırıklığı ne kadar büyük olursa olsun kırıp/dökmek, oyun ortamını bozmak, arkadaşlarına vurmak, hile yapmak gibi negatif hareketlere yönelmesinin doğru olmadığını söylemek
  • Başka Oyunlara Yönlendir: Eğer çocuğunuz hala çok rekabetçiyse, kazanma-kaybetme ve skor tutma yerine zaman içerisinde yetenekleri geliştirme odaklı oyunlara/aktivitelere yönelmek gerekliymiş. Örneğin bisiklet, dans, resim yapmak gibi…

Bu öğrendiğim taktikleri Can ile oynadığımız yeni oyunlarda uygulayacağım. Özellikle yaşına uygun oyunları seçip, bol bol pratik yapıp, basit kurallara uymanın önemi üzerinde duracağız. Kendi adıma da kazanma/kaybetme durumlarında verdiğim tepkilere dikkat ederek, Can’a güzel bir örnek olmaya çalışacağım. Sizin ufak çocuklarınızla yaşadığınız benzer durumlar var mı? Çocuğumuz kazanınca beraberce sevinmek kolay, ancak kaybetme durumunda çocuğunuzla nasıl iletişim kuruyorsunuz? Taktiklerinizi aşağıda yorum bırakarak paylaşın.

Kaynaklar
Baby Center | CYHParents

Not: Siz de çocuğunuzla flash kartlarla eşleştirme oyunu oynamak isterseniz “Can’ın Eğitici Oyun Kartları (Flashcard)” ve “Evde Yapılacak Montessori Aktiviteleri” yazılarıma göz atmayı ihmal etmeyin. O yazılarımda evde çıktı alarak yapabileceğiniz flash kart örnekleri var.

Tanla Bilir

Merhabalar! Adım Tanla. Web tasarımcısı ve BebekveBen'in kurucusuyum.
BebekveBen çocuk bakımından öte ebeveynlik, kadın olmak, birey olmak, yurtdışında yaşam, seyahat, yemek, ürünler, eğitim, sağlık gibi hayatın içinden pek çok konunun paylaşıldığı, ailelerin buluştuğu, soru sorduğu, dileyenlerin konuk yazılarla katkıda bulunduğu ve deneyimlerini paylaştığı bir platform... Bize eşlik ettiğiniz için teşekkürler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fotoğraflarla Bebek Kakası Türleri ve Anlamları

Küçük Prens

Küçük Prens Hakkında Karmaşık Duygular