“Çocuğum neden doğru düzgün okuyamıyor?”, “Neden başarılı olamıyor?” , “Çocuğum okurken B ve D harflerini karıştırıyor!” , “Çok yavaş okuyor ” , “Babası da okumayı geç sökmüş.”, “Oyuna çok düşkün o yüzden okumaya ilgisi yok.” , “Dikkati çok dağınık.” Bu cümleler size tanıdık geliyor mu? Günlük yaşantıda son derece zeki, hazırcevap, her dakika çıkardığı yeni icatlarla sizi şaşırtan ufaklığınız okula başlayınca birden okumaya ilgisiz, tembel, dikkatsiz mi olmaya başladı? Okuldan verilen kitap okuma ödevleri birer işkence mi? Çocuğunuzda disleksi olabilir.
Bu yazımızda Uzman (Klinik) Psikolog Gülgün Kurtay disleksinin ne olduğunu, belirtilerini, nasıl tanı konulduğunu ve disleksi olan çocuğumuza nasıl yardım edebileceğimizi anlatıyor:
Özgül öğrenme güçlüğü, çocuklarda erken yaşlarda belirtilerini gösteren, dil, konuşma, okuma, yazma, aritmetik ya da okul yaşantısı için gerekli olan süreçlerin birinde ya da birkaçında görülen bozukluk, gerileme ya da gelişimsel gecikme olarak tanımlanmaktadır. Disleksi (okuma güçlüğü), özgül öğrenme güçlüklerinin bir türüdür. Diskalkuli (matematik güçlüğü) ve disgrafi (yazma güçlüğü) gibi başka çeşitleri de vardır.
Disleksi özgül öğrenme güçlükleri içinde, okuma ile ilgili alanlardaki zorluklarla karakterize olan bir bozukluktur. Zeka düzeyi “normal” veya “normal üstü” olan, okuma hızı, okuma kalitesi, okumayı öğrenme hızı, okuduğunu anlama- anlatma becerisi, yaşıtlarına ve zekasına kıyasla; beklenenin altında olan okuma bozukluğunun genel adıdır.
Zekanın normal veya üzerinde olduğunu bilmek aileleri bir yandan rahatlatmakta bir yandan da “Zekası normalse neden başarılı olamıyor?” diye kaygılandırmaktadır. Çocuğun zihinsel kapasitesine rağmen bazı alanlarda başarısız olması özgül öğrenme güçlüğü’nün ve dolayısıyla disleksinin en dikkat çekici özelliğidir.
Disleksi aslında yaşamın erken döneminde işaretlerini gösterir. Yapılan çalışmalara göre, yaşıtlarına göre geç konuşma, bazı kelimeleri uzun süre doğru telaffuz edememe, renk ve sayı kavramlarını yaşıtlarından geç öğrenme ya da karıştırma gibi belirtiler disleksinin ilk belirtilerindendir.
Ancak ülkemizde genellikle ilkokul birinci sınıfa başladıktan sonra okuma yazmanın veya problem çözmeye yönelik becerilerin kazandırılması sırasında yaşanan güçlüklerle belirlenir. Hatta maalesef “Babası da okumayı geç sökmüş.”, “Oyuna çok düşkün o yüzden okumaya ilgisi yok.” gibi bahanelerle tanı koyma sürecinin daha da geciktiği vakalar olabilir.
Disleksi Belirtileri Nelerdir?
Ailelerin veya öğretmenlerin dikkatini çekebilecek disleksi belirtileri şöyledir:
- Okurken hata yapma, harf atlama, yavaş okuma, satır atlama, sesleri birleştirememe, okuduğu satırı kaybetme,
- Harf, ses ve kelimeleri öğrenememe; harfleri, sayıları ve sembolleri karıştırma, (b yerine d, s yerine z kullanma gibi) imla ve noktalamada hatalar yapma, cümleye büyük harfle başlamayı unutma,
- Kendilerine verilen yönergeleri hatırlamakta güçlük çekme,
- Bellek sorunları yaşama, örneğin; akranlarına göre okudukları bir parçayı akıllarında tutmada zorlanma,
- Öğrendikleri bir kavramı başka bağlamlara aktarma, transfer etme konusunda zorlanma,
- Dikkatleri kolayca dağılabilmekte ve görsel ve işitsel algı sorunları yaşama,
- Zamanı iyi kullanmakta zorlanma, dün-bugün-yarın gibi zaman ifade eden kavramları hem öğrenirken, hem de konuşurken karıştırma,
- Yön bulmada ve sağ/sol öğrenmede güçlük yaşama,
Disleksi Tanısı Nasıl Konur?
Disleksinin toplumda görülme oranının %5-8 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Bu her sınıfta en az 1 ya da 2 çocuğun etkilendiği anlamına gelmektedir. Ne yazık ki bu çocuklar, ‘tembel’, ‘ilgisiz’, ‘başarısız’ olarak etiketlenebilmekte ve başka duygusal sorunlar yaşamaları da kaçınılmaz hale gelmektedir.
Tanı genellikle sınıf öğretmenin ve okul rehberlik servisinin yönlendirilmesiyle ulaşılan uzmanlar (Çocuk psikiyatristi, klinik psikolog gibi) tarafından konulmaktadır. Bu aşamada mutlaka çok yönlü bir gözlem ve değerlendirilmeye ihtiyaç vardır. Çeşitli batarya ve testler (Cass, Wısc-Iv) değerlendirmede uzmana yardımcı olur.
Disleksik bireylerin her biri diğerinden farklıdır. Aynı tür güçlük yaşansa bile, disleksinin her bireyin yaşantısına yönelik etkileri ve şiddeti farklı olabilir. Bazı vakalarda özgül öğrenme güçlüğünün diğer tiplerinden olan diskalkuli (matematik güçlüğü) ve disgrafi (yazma güçlüğü) veya dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) de disleksiye eşlik edebilir.
Disleksik Çocukların Ailelerine Öneriler
Disleksi yaşam boyu devam eden bir güçlüktür. Müdahalenin geciktiği durumlarda özellikle ilk ve ortaöğretim dönemindeki akademik başarısızlıkların etkilerinin bir sonucu olarak; özgüven eksikliği görülür. En çok karşılaşılan durumlardan biri ise güçlük yaşanan alana özgü “yetersizlik” duygusunun yerleşmesi ve öğrenmeye yönelik olumsuz tutum geliştirilmesidir.
Disleksiden şüphelenildiği andan itibaren aile mutlaka bir uzman ile görüşmelidir. Aileler tanı ve müdahale sürecinin en önemli ve etkin öğeleridir. Bu nedenle aileler kendilerini ekibin bir parçası olarak görmeli ve yapılan öğretim uygulamalarını günlük yaşamda da devam ettirmelidirler. Disleksi tanısı olan çocuklar yaşıtları ile birlikte eğitim almalı, geride oldukları alanlar konunun uzmanı tarafından ideal olarak birebir çalışma veya grup çalışması içerisinde desteklenmelidir.
Okuma güçlüğü yaşayan bu bireylere bağımsız uygulama ve başarma fırsatı verilmesi gerekir. Bunun yanı sıra başarısız olunan alandan çok, başarılı olana odaklanılmalı, özgüvenleri desteklenmelidir. Aileler, çocukların ilgi ve yeteneklerini göz önünde bulundurarak, sosyal yaşama katılımlarını teşvik etmelidirler. Sanat veya spor alanında bir hobi (çocuk bunu istiyorsa ve başarılıysa) yaşamlarının parçası olmalıdır.
Çocukla çalışan ekip üyeleri (aile, sınıf öğretmeni, okul rehberlik öğretmeni, psikolog gibi) işbirliği içinde olmalıdırlar. Öğretmene sene başında bu güçlükle ilgili bilgilendirme yapmak faydalı olacaktır.
Çocuğunuzu hiçbir zaman diğer arkadaşlarıyla kıyaslamayın. Gelişimini kendi içinde değerlendirmelisiniz. Okuma güçlüğünün diğer olumlu özelliklerin önüne geçmesine izin vermeyin. Disleksik bireyler genel olarak empatik ve yaratıcı olup, farklı bakış açılarını görme gibi özelliklere de sahiptirler.
Çocuğun çalışma ortamını düzenli tutmada destek olabilirsiniz. Dağınık ve karmaşık bir çalışma masası dikkatlerini çabucak dağıtmaya neden olabilir. Çalışmaları sırasında renkli görseller, hatırlatma kartları, akılda kalıcı veya komik kafiyeler, somut ipuçları öğrenmeyi sevdirecek ve hızlandıracaktır.

Sen de BebekveBen’e konuk yazar olabilirsin. Anne, bebek, çocuk, aile konularında söyleyeceklerin varsa bana İletişim sayfamdan ulaşabilirsin. Daha önceki konuk yazarların yazıları için tıkla