1969… 21 Temmuz. Ben ve bu satırları okuyanların pek çoğu muhtemelen henüz doğmamışken, tüm dünya televizyon ekranlarına kilitlendi. Tarihte ilk defa, bir adam, Neil Armstrong sol ayağını ay yüzeyine bastı. Saat 2:56 UTC idi. Armstrong dünya durdukça hatırlanacak meşhur sözlerini söyledi: “That’s one small step for [a] man, one giant leap for mankind.” – “Bu benim için küçük, fakat insanlık için büyük bir adım.”
İnsanoğlunun dünya tarihinde gurur duyduğu pek çok keşfi olmuştur. Ancak bunlardan pek azı beni aya ayak basılması kadar heyecanlandırmıştır. Üzerinden yıllar geçmiş olsa bile, o anlara canlı olarak tanıklık edememiş olsam da ve hatta 1970’li yıllardan beri “aslında aya gerçekten ayak basılmadığı, bunların hepsinin stüdyo ortamında üretilen fotoğraflar ve video çekimleri olduğu” konusunda sayısız komplo teorileri üretilmiş olsa da, benim için bu keşfin vermiş olduğu heyecan asla değişmedi.
Çocukluğumda uzun yaz akşamlarında ayın büyüleyici ışığına bakarak hayal kurmaya bayılırdım. Uzaya gitmenin, başka gezegenleri ziyaret etmenin nasıl bir duygu olduğunu düşünürdüm. Birkaç ay önce oğlum Can ve Kuzey ile birlikte bu hayalimi bir ölçüde gerçekleştirme şansım oldu. Ah! Elbette uzaya falan gitmedim. (Keşkeee!) Ama herhangi bir dünyalının yapabileceği en yakın deneyimlerden birini yaşadım. Ailecek Space Center Houston’ı ziyaret ettik.
Space Center Houston, NASA’nın Houston’da bulunan Lyndon B. Johnson Space Center isimli merkezinin resmi ziyaretçi binası. Lyndon B. Johnson Space Center astronotlara uzay uçuşlarının eğitiminin verildiği, uzay araştırmalarının yapıldığı ve uzaya fırlatılan mekiklerin dünya üzerinde kontrolünün yapıldığı merkez. Hani 1970 senesinde aya ayak basmak üzere planlanan, ancak teknik aksaklıklardan dolayı hedefine ulaşamayan Apollo 13 uzay misyonunda şu meşhur “Houston, We’ve had a problem.” – “Houston, Bir sorunumuz var.” cümlesinin ulaştığı merkez. Sahi, Tom Hanks’in oynadığı ve 2 OSCAR kazanan Apollo 13’ü izlediniz mi?
Gezimiz Başlıyor…
Güzel bir Temmuz günü Kuzey, Can ve ben Space Center Houston’a vardık. İlk durağımız aktivitenin merkezi olan Space Center Plaza’ydı. Bu bina, içinde pek çok etkinlik, demo, sinema ve sergi barındıran büyük bir merkez. Görülecek çok şey, sindirilecek çok bilgi var. Nereye bakacağınızı şaşırıyorsunuz. En güzeli gelmeden önce araştırma yaparak neler görebileceğiniz hakkında fikir sahibi olmak. Böylece gezinin keyfine daha çok varabiliyorsunuz. Ben bu sefer herhangi bir araştırma yapmamıştım ancak bol bol fotoğraf çektim. Bu yazıyı yazarken bilgi eksiklerimi tamamladım, size de hap şeklinde hediye ediyorum 🙂

Astronot Galerisi (Astronaut Gallery)
Astronotların çeşitli uzay misyonlarında giydiği kıyafetleri bu sergide görebiliyorsunuz. Dünya üzerinde bu konudaki en iyi ve kapsamlı sergiymiş. Yaklaşık 3 ayda üretilen ve 11 kat değişik materyalden yapılan astronot giysilerinin maliyeti $2.000.000’ı buluyormuş. Giysilerde astronotların uzayda yaklaşık 7 saat (+-30 dakika) görev yapmalarına yetecek kadar hava ve su bulunuyormuş. Misyonlardan sonra giysiler parçalarına ayrılıp, başka astronot giysilerinin yapımı için kullanılıyormuş. (Kaynak) Astronot giysilerinde zaman içindeki değişimi görmek çok ilginçti.
Uzay Aracı Galileo (Shuttlecraft Galileo)
Space Center Houston’da benim gibi bilim kurgu meraklılarını çok sevindirecek bir sergi var: Orijinal StarTrek filminde kullanılmış uzay mekiği Shuttlecraft Galileo, uzun süren restorasyon çalışmalarından sonra burada sergilenmeye açılmış. StarTrek’in meşhur uzay gemisi U.S.S Enterprise’ın mürettebatını gezegenlere taşıyan Galileo, 1966-69 arasındaki dizi bölümlerinde kullanılmış.

Skylab Eğitim Merkezi (Skylab 1-G Trainer)
Amerika’nın ilk uzay istasyonu olan Skylab’daki yaşam koşullarına astronotların adapte olabilmeleri için hazırlanmış bu eğitim alanı daha önce Johnson Space Center’ın 5 numaralı binasındaymış. 300 kübik metre büyüklüğünde ve Space Center Houston’ın en büyük parçası olan bu sergide, astronotların uzay koşullarında nasıl yaşadıklarını, nerede uyuduklarını görmek mümkün. Skylav 1-G Trainer öyle büyükmüş ki, kapılardan sığmamış. Sonunda Space Center Plaza’yı onun çevresinde inşa etmişler.

Mars Bilgilendirmesi (Mars Briefing)
Mars Science Laboratory (MSL – Mars Bilim Laboratuvarı) misyonunun bir parçası olarak 2012 senesinde Mars yüzeyine inen robot Curiosity hakkında yapılan bu sunum da beni çok heyecanlandırdı. Sunumda, Curiosity’nın Mars yüzeyine nasıl indiği, yüzeyde yaptığı çalışmalar ve misyonun son durumu hakkında bilgi veriliyor. Şu anda bizden 35 milyon mil uzaklıkta, başka bir gezegenin üzerinde insan yapımı bir aracın dolaştığını düşünmek tuhaf bir duygı değil mi? Bir de Mars yüzeyinde geçmişten kalan su izlerinin tespit edildiği söylenince…

Ay Taşı (The Lunar Touchstone)
Dünya üzerindeki ay taşlarının 3 kaynağı var: 1) Amerika’nın Apollo misyonlarında topladığı taşlar. 2) Sovyetler Birliği’nin Luna misyonlarında topladığı taşlar. 3) Dünyaya düşen meteorlardan gelen ay taşları. Apollo misyonlarında toplamda 382 kg tutan 2,415 taş örneği dünyaya getirilmiş. Bu taşlar Lunar Sample Laboratory Facility isimli laboratuvarda saklanıyor. Benim için gezinin en heyecanlı anlarından biri aydan getirilen taşa dokunduğum andı. Düşünsenize bir zamanlar ayın yüzeyini süsleyen bu taş, astronotlar ve bilim adamlarından sonra bu merkezi ziyaret eden bizlerin parmak uçlarındaydı. Apollo 17 misyonundan getirilen bu taşın numarası 70215,238. Ay taşının oldukça siyah ve pürüzsüz bir yüzeyi var. Dünya üzerinde bizim gibi halktan insanların dokunabileceği 5 taştan biriymiş. Bazı kaynaklarda taşa aslında direkt dokunmadığımız, üzerini kaplayan koruyucu bir plastik tabakanın üzerinden dokunduğumuz yazıyor. Her koşulda güzel!

Uzay Mekiği Adventure’un Maketi (Space Shuttle Replica “Adventure”)
Space Center Houston’da “Adventure” uzay mekiğinin birebir maketi yer alıyor. Ziyaretçiler içine girip astronotların mekiği yönettiği kontrol odasını, astronotların yaşam alanlarını ve hatta tuvaletlerini görebiliyor. Uzay mekiği tuvaletleri konusunda astronot Mike Fossum‘un ilginç bir notu var: “Bir gün uzay mekiğinin dışında yürüyerek, insanlık tarihinin en şok edici şeyini yapıyorsunuz, diğer gün tıkanan tuvaletleri açıyorsunuz.” Eh, birincisi konusunda pek tecrübem olmasa da, ikincisini bayağı bir yapmışlığım var. 🙂
NASA Tramvay Turu (NASA Tram Tour)
Asıl aksiyon NASA’nın içinde tram ile tur yaptığınızda başlıyor. Önceden gördüklerimiz çok güzel olmakla beraber, turistler için düzenlenmiş alanları ve sergileri içeriyordu. Eğer NASA’nın gerçekten nasıl bir merkez kurduğunu görmek istiyorsanız, yaklaşık 1 saat süren tram turuyla Johnson Space Center’ın binaları arasında dolaşıyorsunuz. Tram ağır ağır dolaşırken, tur operatörü de binaların içinde ne gibi aktiviteler, araştırmalar ve eğitimler yapıldığını anlatıyor. Belli yerlerde de durup, seçilmiş binaların içini gezebiliyorsunuz.
Tram turunda kırmızı hat ve mavi hat şeklinde seçenek var. Kırmızı hat Building 9 denilen, Astronot Eğitim Merkezi’ne (Astronaut Training Facility) götürüyor. Bu merkezde Uluslararası Uzay İstasyonu’nun (International Space Station) maketi ve astronotların eğitim gördüğü uzay araçları var. Mavi hat ise Tarihi Misyon Kontrolu (Historic Mission Control) bölümüne götürüyor. 1992 senesine kadar, aktif olarak Apollo 13 dahil olmak üzere pek çok uzay misyonunun yönetildiği bu bölüm, aya ayak basmanın heyecanına (Apollo 11) ve Challenger uzay mekiğinin patlayarak tüm dünyayı yasa boğmasına tanıklık eden merkez. Her iki hatta ayrıca Saturn V Roket Parkına gidiyor. Biz bu iki tram hattından geçmişe odaklanan mavi hattı seçtik.

Tarihi Misyon Kontrol Odası (Historic Mission Control)
Johnson Space Center’da 30 numaralı binada yer alan tarihi Misyon Kontrol Odası, NASA’nın uzaydaki Gemini ve Apollo misyonlarının yürütüldüğü merkez. Aya ayak basılan Apollo 11 misyonu Houston’dan yönetilmekte beraber, füze sandığımız gibi Houston’dan havalanmamış. Florida’da bulunan Kennedy Space Center’dan havalanmış. Space Center Houston websitesine göre, günümüzün modern saatlerinde bu tarihi Misyon Kontrol Odası’nda kullanılan teknolojiden daha fazla teknoloji kullanılıyormuş. İnanılmaz değil mi?
Tarihi Misyon Kontrol Odası pek büyük bir oda değil. Açıkçası o karmaşık uzay misyonlarının buradan nasıl yönetildiğine şaşırıp kalıyorsunuz. Çünkü içinde basit bilgisayarlardan ve dünya haritasıyla bazı kamera görüntülerinin yer aldığı 3 büyük ekrandan başka birşey yok. Bununla beraber tur operatörünün bu odayı gezerken verdiği bilgiler konuyu ilgi çekici hale getiriyor. Mesela aşağıdaki fotoğrafta sol üst köşede duvara asılı olarak gördüğünüz plakalar biten uzay misyonlarına ve sağ üst köşede duvarda asılı plakalar da aktif uzay misyonlarına aitmiş. Bir misyon resmi olarak tamamlandığında, o misyonun plakası ufak bir törenle sağdaki duvardan, soldaki duvara geçiriliyormuş.
Benim için bir diğer ilginç notta, 2013 senesinde ayyuka çıkan NASA’nın kapatılacağı söylentileri ve bütçe kısılması konusunda tur operatörümüzün yaptığı yorumdu. 1960’larda, aya ayak basıldığı dönemde NASA’nın bütçesi federal bütçenin %4,5’una yakın olsa da, son dönemde yapılan bütçe kısıtlamalarıyla en son 2012’de federal bütçenin yaklaşık %0,5’ine denk geliyor. Bütçe ksııtlamaları nedeniyle NASA’nın Space Shuttle programı 2011’de sona erdi ancak NASA’nın tamamen kapatılması gibi birşey söz konusu değil. Örneğin, 1998 senesinde başlayan, Amerika ve Rusya’nın ortaklaşa çalıştığı ve içinde şu anda 3 astronotun bulunduğu, dünya yörüngesindeki uzay istasyonunu kapsayan International Space Station (ISS) programı devam ediyor.

Satürn V Roketi (Saturn V at Rocket Park)
Saturn V, dünya üzerinde üretilmiş ve kullanılmış en güçlü roket. Amerikan astronotlarının uzayda gerçekleştirdiği Apollo misyonlarının tamamında kullanılarak astronotları uzaya taşıyan, 36 katlı bir binanın yüksekliğine eşit olan Saturn V Roketi, Johnson Space Center’da sergileniyor. Sergilendiği bina dışarıdan ineklerin çevresinde miskin miskin otladığı, büyük, sıradan bir hangara benzese de, içine girdiğinizde Saturn V’in devasa boyutlarına inanamıyorsunuz. Bu roket, uzaya fırlatma esnasında kullanılan 3 aşamalı füzenin tüm bölümlerinin sergilendiği tek yer. Fotoğraf makinasının kadrajına sığdırmakta güçlük çektiğim Saturn V, benim için insanoğlunun azmini simgeliyor.




Roket Parkı’nı gezdikten sonra artık iyice yorulmuştuk. Gezimizi burada tamamlamaya karar verdik ve Johnson Space Center’la vedalaşarak yola koyulduk. Kuzey arabayı sürüp, Can ufaktan kestirmeye başladığında arabada bir sessizlik hakim oldu. Yanından geçtiğimiz uçsuz bucaksız Texas çiftliklerine bakarak uzayda çıkacağım misyonun hayallerine daldım…