Herkese merhaba,
Bebişime kavuşmak için bir haftayı daha geride bıraktım ve fark ettim ki aslında ben durumun farkında değilim. Sanki daha çok zaman varmış gibi geliyor ama şunun şurasında normal şartlar altında doğuma 1 ay gibi bir zaman kaldı. 1 ay sonra inşallah kucağımda bir minik kız olacak. Allahım düşününce nefesim kesiliyor… Hem heyecanlanıyorum, hem de “Berrak sen daha otur, hazırlıklar kendi kendine tamamlanır nasılsa…” diye kendime kızıyorum.
Gerçi bu hafta bir hayli yol katettik. Tuğra’nın abi yatağı geldi. Tuğra’nın mevcut yatağı da beşik olacak şekilde ayarlandı. Şimdilik aynı odaya koyduk her ikisinin yatağını. Nasılsa bizim kız en az 4 aylık olana kadar bizim yanımızda yatacak. Ondan sonra da gece uyanmaları azalınca büyük yatağa geçecek. Eğer uslu, akıllı olur geceleri uyanmazsa abisiyle aynı odada yatma şerefine erişebilir. Yok “Ben cazgır olacağım.” derse o zaman tırıs tırıs gider öbür odaya. Yatağını şimdiden 3. odaya koymama sebebim, o odayı şu an ardiye olarak kullanmamız. Hem soğuk, hem kasvetli geliyor bana orası. Kızım orada yatsın istemiyorum. Tabii mecbur kalırsak o odayı da şenlendirip, kızıma oda yapacağız.
Son sürat eksikleri tamamlamaya devam ettim bu hafta. Bebişin kıyafetlerini yıkadım. Ne zevkliymiş, minicik pespembe şeyleri yıkamak ve asmak. Tuğra’yı da dahil ettim bu aktiviteye. Verdim eline kendi makasını, “Etiketlerini sen kes” dedim. Çok hoşuna gitti bu iş, o da olaya dahil olunca hiç kıskançlık yapmadı. Yanlız hala hastanede giyeceğim gecelik-sabahlık takımını almadım. Elim gitmiyor almaya da. Çünkü ben hiç gecelik giymem, sadece hastanede giymek için almaya da elim gitmiyor bir türlü. Alıcaz mecbur.
Bir arkadaşım daha doğum yaptı bu hafta. Onun da Tuğra yaşlarında bir kızı var. “İkinciyi birinci kadar çok sevmem gibi geliyordu, ama, kalbim genişledi iki katına çıktı sanki. Çok başka bir duyguymuş” dedi. Benim heyecanım daha da katlandı.
Bu arada artık gerçekten ellerimi kavuşturup oturma zamanım geldi sanırım. En ufak bir ev işi yapsam, belim-bıkım, heryerim ağrımaya başlıyor. Elim belimde ıhır tısır yürüyorum evin içinde. Bir yandan da halime gülüyorum. Sağlıkla bir doğurayım, önce topuklu ayakkabı giyeceğim, sonra Tuğra’yı kucaklayacağım, sonra Tuğra ile evin içinde koşturacağım ve koca göbeğim var deyip oynamayamadığım bütün oyunları oynayacağım 🙂 Tüm derdim bu olsun inşallah.
Gelelim haftanın olayına. Hani size demiştim ya bizim kızın ismi Miray olacak diye. Son dakika kararı ile Miray isminden vazgeçip, Nehir isminde karar kıldık. Nehir benim başından beri istediğim isimdi. Sevgili kocacım beni kırmadı. Ben doğurana kadar bir daha bu isimden vazgeçersek, doğuma giren hemşirenin adını koyacağım kızıma 🙂 Zira bu karar verdiğimiz bilmem kaçıncı isim.
Bu haftalık bu kadar. Herkese sağlıklı mutlu haftalar…
Merhaba Berrak,
İkinci bebek konusunu şu anki ruh halimle değerlendirmem pek objektif olmaz herhalde ama çevremdeki insanlara bakıyorum misal annem; kardeşimle beni hiç ayırarak sevdiğini görmedim. Demek ki annelerin kalbi o kadar büyük 🙂
Miray da güzel isimdi bence ama senin içine Nehir siniyorsa, bebişin adı Nehir’dir..
Sevgiler, güzel günler dilerim 🙂
Sevgili Berrak, öncelikle kızının yeni adını da çok beğendim. Güzel, mutlu günleri olsun Nehir hanımın. Ben gecelik takımını anneme, pijama takımını da kayınvalideme aldırttım:))
Yazında en çok duygulandığım kısım Tuğra’ya sarılamaman oldu. Bir anne için çok zordur. Kızını sağlıkla doğurunca ikisine birden sarılırsın ve özlemini giderirsin.
En güzel günler sizlerle olsun….