Nispeten rahat bir gün. Saat 11am’e kadar çok derin olmasa da uyuyup, emzirip, alt değiştirip tekrar uyuduk. 11’den sonra Can uyuyunca, gözümden uyku akmasına rağmen, web sitesi için yapmak istediğim şeylerden dolayı uyanıp kahvaltımı ettim ve bilgisayarın başına oturdum. Saat 2’ye kadar Can izin verdi ve bayağı ilerledim. Küçük beyimiz uyanınca beslenmeden sonra oyun saatimizi yaptık. Sonra bayağı uyanık kalınca yanıma aldım. Oyalanması için de salıncaklı sandalyesine Jacques the Peacock oyuncağını koydum. Oyuncağın Can’ı oyalayacağına dair fazla umudum yoktu. Çünkü henüz kendi kendine oynayacak büyüklükte değil. Ancak beni şaşırtan bir şey oldu. Bir ara başımı bilgisayara çevirmişken bir hışırtı geldi. Bir baktım ki bizimki oyuncağı eline almış ucunu ağzına sokmaya çalışıyor. Bu beni çok sevindirdi. Çünkü artık çevresinde farklı objelerin olduğunu ve onları eline alabileceğini keşfettiği anlamına geliyor. Zaten şu son 4-5 gündür eli sürekli ağzında.
Akşam Kuzey gelince sevdiğimiz bir Meksika lokantasına gittik. Hava çok güzel olduğu için bahçesinde oturduk. Can emzik ile susturduğumuz birkaç ufak mızmızlık dışında çoğunlukla uslu durdu. Şunu kesinlikle anladık ki bebeğimiz açık havayı seviyor. Akşam mamasını da orada yedirdik. Tabii ki eve gelince hemen mızmızlanmaya başladı. Babası da her zamanki gibi onu eline alarak dolaştırdı. Bir müddet sonra uyuyakaldı. Şu anda yatağında yatıyor. Biz de biraz nefes alıyoruz. İşte bir diğer günün hikayesi…