Pazar günlerini seviyorum. Belki de çoğunlukla evde olmamız ve ailecek birbirimize bol bol zaman ayırabilmemizden ötürü. Dün tüm temizlik ve alışveriş işlerini tamamladığımız için bugün evdeydik.
Kuzey sabah emzirme seansından sonra bebeğimizi salona alarak benim biraz dinlenmem için zaman yarattı. Uyandığımda bir baktım ki baba-oğul oyunlar oynamışlar ve bana da kahvaltı hazırlamışlar. Canlarım benim.
Öğlen annemlerle bilgisayardan chat yaptık. Onlar da torunlarının büyümesini kamera aracılığı ile görmek durumunda kalıyorlar. Uzaklarda oturmanın en zor yanı bu. Anneannesi ve dedesi kameradan seslendikçe Can da eğilip sesin geldiği yöne doğru baktı. Tamamen algılayabildiğini sanmıyorum ama hoperlörden gelen değişik sesler ilgisini çekmiş olabilir.
Daha sonra gün boyunca da çoğunlukla Can ile Kuzey ilgilendi. Ben de bilgisayarda halletmem gereken işleri yaptım. Akşam yemeği için güzel bir balık ve patates salatası ziyafeti çektik. Patates salatası o kadar güzel olmuştu ki Kuzey ile ben tam dört kişilik porsiyonu bir oturuşta yedik. Tahmin edebileceğiniz gibi bu oburluğumuz ileri saatlerde bize karın ağrısı olarak geri döndü.
Akşam Can yine klasik mızmızlığına başlayınca Kuzey’e “bu sefer kanguruya koymayalım, yatağında pışpışlayalım, bakalım uyuyacak mı?” önerisini götürdüm. Gündüzleri genellikle bu strateji ile yaklaşık beş dakikada uyumasını sağlıyorum. Geceleyin nazımız babamıza geçtiği için kanguruda saatlerce dolaştırılıyoruz. Kuzey’in de bugün beli ağrıdığı ve bebeğimizi kanguruda taşıyamayacağı için aklına yattı. Biraz uzun sürse de Can yatağında pışpışlayarak uyuttu. Bizim için de bir diğer gün sona erdi.