Yatak odamızdayız. Can, Kuzey ile benim ortamızda yatıyor. Az önce, 5oz sütü iştahla devirdi. Ardından babasıyla benim burnumuza, gözümüze parmak soktu. Kapalı ağzımızı zorla açıp, dişlerimizi elledi. Benim uzun saçlarımı nemli ellerine doladı ve çekti. Babasının kafasına pat pat vurdu. Bu şekilde 45 dakika mücadeleden sonra, nihayet uyudu. Kuzey, nefesini tutarak minik bedeni, bizim yatağımızdan kendi yatağına taşıdı ve nazikçe bıraktı. Kör karanlıkta el yordamıyla yolumuzu bulmaya çalışarak, koridordan sızan ışığa doğru, bir kedi sessizliğinde yürüdük. Yolda karanlıktan Kuzey ile kafalarımız birbirine tokuştu. Acıdan dudağımızı ısırmamıza rağmen, ses çıkmasın diye çenemizi kapalı tuttuk. Gece uykusu bu, boru değil! Bizim saatlerimiz başlıyor.
Gecenin sessizliği diye birşey vardır değil mi? Yazarlar falan ondan ilham alır. En bir güzel romanlarını döşerler bu sessizlikte. Çocuk olduktan sonra anlıyorsunuz anacığım, gecenin sessizliği hiç de sessiz değil.
Bilgisayarın başına oturuyorum. Klavyeye her vuruşumda TIKIR TIKIR bir ses. Sanırsın ki 50 senelik daktilo ile yazıyorum. O yetmezmiş gibi mouse’a her tıklayışımda insanı sinir eden bir ÇIT ÇIT! Acaba Can duydu mu? Tom Cruise’un Minority Report filmindeki gibi, havada, el hareketleriyle idare edilen bilgisayar teknolojisinin biran evvel hayata geçmesi için dua ediyorum.
Akşam yemeğinin etkisiyle midem çalışıyor. GURUL GURUL! GIRRR! Sindirim sesleri bu kadar yüksek olmak zorunda mı sanki? Şimdi, söylemesi ayıp, tuvalete girsem, sifonu çekmek zorunda kalacağım. Dünyanın en yüksek sesi. Dur şunu tutabildiğim kadar tutayım. Çocuğu daha yeni yatırdık, şimdi uyanmasın.
Bari bir bardak su içeyim diye ayağa kalkıyorum. GICIRRRR! Ayağımın altındaki tahtada inleyen nağmeler… Olacak iş değil. Yağlanarak susar mı acaba bu meret?
Mutfağa doğru yürüyüp su bidonunun musluğunu açıyorum. ŞORRRR! Kuzey su içtiğime inanamamış gibi bir bakış fırlatıyor. “O bidon çok ses çıkarıyor. Şimdi doldurmasan olmaz mı?” “Susuzluktan öldüm ayol” diye fısıldıyarak yanıt veriyorum. Çok yavaş konuştum herhalde dediğimi anlamıyor “Ne?” . Yanına gidip” Her akşam fısıltıyla konuşmaktan sıkıldım. İki katlı bir eve taşınalım. Can’ı üst katta uyutur, biz de alt katta dilediğimiz gibi konuşuruz.” diyorum. “Düşünürüz” diyor. “Bir de önümden çekilir misin? Televizyonda ne dediklerini göremiyorum.” Yanlış okumadınız. Televizyonu duyamıyor değil, göremiyor. Can uyanır korkusundan televizyonun sesini tamamen kısıp, altyazı ile izliyoruz da…
Tekrar bilgisayarın başına oturuyorum. Kütüphanenin üzerindeki saat ÇIT, ÇIT, ÇIT… Beynimi deliyor. Elektronik olanı alamazdık sanki…
Alt kattaki komşu yine başladı. Anlıyorum kış mevsimi ve hastalıklar olağan, ama, böyle de öksürülmezki ÖHÖÖÖÖÖ, ÖHH-HÖÖÖ! HÖÖÖ! Sanırım kustu. Şimdi aşağıya inip “Geçmiş olsun komşu, ama biliyor musun, uyandıran uyutur” diyeceğim. HÖÖÖÖ! diye kalacak.
Adamın öksürüğü duruyor ve ev nispeten bir sessizliğe bürünüyor. Düşüncelerimi (sessiz olanları) toparlayıp, yazmak üzere elimi klavyeye uzatıyorum. DİRİLİLİLULU, DİRİLİLİLULU! Gerçekten mi? Süratle cep telefonumu bıraktığım masaya koşarken ayağımı sandalyeye çarpıyorum. AHHHHHŞŞŞŞŞ! Yüzüm mosmor, bir yandan da “ben bunu sessize almamış mıydım yahu” diye düşünerek telefonu cevaplıyorum. Arayan Defne, Can’ın halası. Telefonda cıvıl cıvıl güzel geçen gününü anlatıyor. Sessizce HIHI-HIHI diyerek dinliyorum. “Sen galiba konuşamıyorsun yine” diyor. “Can uyuyor mu?” “Evet” diyorum, “Sonra konuşalım mı?” “Tamam” diyor. Halden anlayan insan başka oluyor.
Tekrar acıkmaya başlıyorum. Ama buzdolabından çıkan tencerenin tezgahın üzerine konarken ses çıkarma ihtimali beni düşündürüyor. Felaket birşey. Zaten tencereyi alsam ne olacak? Yemeği mikrodalgaya koysam, ısınınca BİP BİP ötecek. Zaten bu saatte yemek yememeli değil mi? Çay yapsam, suyun kaynarken foşurtusu. Kuyruğumu kıstırıp, bilgisayarın başına dönüyorum.
Dışarıdan olanca sesiye bir itfaye arabası geçiyor. Bu şehirde yangınların çıkması Can büyüyene kadar ertelenmeli. Dünyaya sesleniyorum: Şşşşş! Biraz sessiz ol! Çocuk uyuyor!
😀
Tugra 2 bucuk yasini gecti ama uyuyunca bizde de hayat duruyor. En komigi merdivenlerimiz gicirdadigi icin kenarlarina basarak iniyoruz. Biri gorse gulmekten olur, akrobatik hareketler sergiliyoruz.
Ah! Merdiven sorunsalını unuttum. Tahtaları yağlayın anacım. Ya da hepsini seramik gibi bir malzeme ile kaplamak lazım.
Insan yalniz olmadigini gorunce cok mutlu oluyo.benimde 1yasinda bir kizim var.cit sese uyaniyo oksuruk tutuyo gece yarisi esim de bende kosarak diger odaya gidip oksuruyoruz rahat rahat:)) ama o anda yataktan firlamamizi gormeniz lazim.bir yere gidemiyorum sirf Kizim rahat uyusun huzursuz olmasin didiye.bu sese nasil alisir bu saatten sonra acaba:))
Resmen biz, aynı şekilde ilk 3 aylıkken bizde hastalanmıştık ve öksüremiyorduk diğer odaya geçiyorduk 🙂 hala daha aynıyız. Gece sifon çekilmez. Gündüz sessiz sinema modundayız. Terlik çıkarılır, tv kısılır biri zile basar da uyandırır diye dualar ediyoruz. Ama üst katın, yan tarafın sifonunu, ağlayan, koşan çocuklarını ne yapacağız? :))
Yok artık daha neler! Bu kadarda abartmamak lazım! :))
Daha neler neler bir bilsen… 🙂
Demek yalnız değiliz bizim gibi yaşayanlar var 🙂
Eh! zaten yalnız olsak Uykusuz Anneler Kulübü diye birşey olmazdı.
:)) elinize sağlık o kadar beğendim ki yazınızı çok tanıdık geldi bana:))
Merhaba Çakma Kontes,
Okuduğunuz ve yorum bıraktığınız için ben teşekkür ederim.
Sevgiler
yazınızı okurken çok güldüm,aynı zamanda üzüldüm de.benim bebeğim de sese karşı çok duyarlı olarak doğdu.ben de öyle bir insan olduğum için çok sorun yaşıyorum.oğlumun bu hassasiyeti mümkün olduğunca bertaraf etmeye çalışıyorum,yazınızı okuyunca anladım ki epeyce yol katetmişim.Eminim siz de denemişsinizdir sese alıştırmayı. Böyle bir hayat çok zor yaa, hem sizin için hem bebeğiniz için. Kolay gelsin.
Sevgili Gülcan,
Can yatırdıktan sonra arada uyansa da, bu ne kadar derin uyuduğuna ve uykunun hangi aşamasında olduğuna göre değişiyor.
Bu yazıyı biraz da sizleri gülümsetebilmek için kaleme aldım. Yoksa üzmek değildi niyetim. Vaziyetler o kadar vahim değil. İçin rahat olsun.
Sevgiler
Bizi de böyle türlü zavallılık hallerinde görenler hemen yapıştırıyorlar lafı “aah ah, sessizliğe alıştırmayacaktınız çocuğu” Ulen biz mi böyle yaptık, sevmiyor oğlan işte sesi, anında uyanıyor. Tepesinde davul mu çalsaydık bebekken?? Bak sinirlendim şimdi 🙂
Bize da ayni seyi soyluyorlardi. Sessizlige alistirmissiniz diye. Bence oyle degil, insan genetik olarak sese duyarli yada davul calsan uyanmaz olarak dogabiliyor. Bizimki babasina cekmis, yapicak bisey yok 🙂
Hah! İşte buna kalıbımı basarım. Ben aşırı yorgun olup bayılarak uyumadığım sürece çıt çıksa uyanan bir şahsiyetim. Ama Can’ın halası Defne’nin yanında davul ya da canlı orkestra çalsa uyanmaz. Bir de nerede olsa uyur. Salondaki küçük koltuğa kıvrılarak, yere uzanarak… Çok imrenirim Defne’ye… Ben ise illa yatağımda olacağım. O da yetmez, çift kişilik yatakta mümkünse tek kişi yatacağım. Zavallı kocamı minik bir alana itelerim. Kocam da hafif uykuludur ve dar alanda yatabilir. Bu bağlamda Can kime çekmiş bilemiyorum… Göreceğiz…
Keşke babasına çekseymiş diyorum ben de… Adam köşe yastığı gibi, nereye gitse anında oranın formunu alıp uykuya geçebilir 🙂
Yorumunu okurken kocam da yanımdaydı. Köşe yastığı lafına çok güldü :))) Süper bir tabirmiş…
Sinirlenme güzelim. “Sessizliğe alıştırmışsınız” cümlesi gerçekten de çok vahim. Sanki pırt edince uyanacak bir çocuk herkesin çok tercihiymiş gibi…
Can ilk 3 ayda elektrik süpürgesi çalışırken bile uyuyordu. Şimdi değil uyumak, uyanıkken elektrik süpürgesinin sesinden korkuyor. Eh! arada bir yerde “elektrik süpürgesi korkulası birşeydir evladım” diye öğretmediğimize göre, demek ki büyüdükçe çocukların bazı huyları değişebiliyor. Belki önce algıları kapalıydı, sonra açılıyor. Nereden bileyim…
Yine de söylenenler iyi niyetle söyleniyor diye düşünüyorum. Ama eğer çocuğu sesli ortamda uyumaya alıştırmak gibi bir konsept varsa, iş işten geçtikten sonra söylemenin pratikte çok da faydası yok değil mi? 🙂
bizim evin hallerine benziyor:))
büyük oğlum 8 aylıktı, emirgan korusunda geziyoruz. bebek arabasında uyudu bizim kuzucuk. biz de biraz yürüyelim dedik eşimle. o arada 16 yaş civarlarında bir grup aşağıdan yukarı geliyorlar. bize yakın olanlardan biri aşağıda kalana bağırdı ve ben dönüp çocuğa ”şşşşttttt çocuk uyuyor” dedim :)))))) . sizin yazdıklarınıza ek olarak bizdeki hallerden bahsedeyim. kapıdaki bebeğim uyuyor yazısı apartman kapısına asılamadığından ve zil sesi kuzumu uyandırdığından eşim zile düğme yapmıştı. oğlum uyurken zili kapatıyordum. aynı sizin gibi onu uyutmadan önce bütünnnn ihtiyaçlarımı (su,wc) gideriyordum. eşime sabahları el-yüz yıkama öğretimi empoze ettim. en sessiz nasıl olunur :)) biz dublex bir evdeydik ama merdivenden inme-çıkma sesimize uyanır diye hangi kattaysak orda kalırdım :))) şimdi 4,5 yaşında top patlasa uyanmıyor :))) bunlar da aklımda kalan tatlar işte…
Paylaşımın için teşekkürler Cansev,
Sanırım emeklerin karşılığını bulmuş. Bunu duymak çok sevindirici…
Ufaklıklarla mutşu günler dilerim.
Ebru, Cansev,
Paylaşımlarınız için çok teşekkür ederim. Yalnız olmadığımı bilmek çok güzel!
sanki bizim evdesiniz ve bizi anlatıyorsunuz gibi geldi bi an:)) içim rahatladı tek değilmişiz..bir de insanın arkadaş çevresindeki tüm bebekleri belli bi erken saatte uyuyup uyanınca,insan kendini de suçluyor..ben mi uyutamıyorum bu çocuğu ya diye..ama ben de artık çocugun karakteriyle ilgili oldugunu düşünüyorum..şu an 13 aylığız..ve haala gece uykuya çok geç saatlerde ve zor dalıyoruz..ve haala emzirdiğim için de çok sık uyanıyoruzz..ama çok sevimli olduğu için de herşeye ve uykusuzluğa dayanıyorsun..arada bi gelseler de:)))
Şaka bir yana, bunlar hepimizin ortak yaşadığı sorunlar Damlacım,
Uyku konusunda yardım almak istersen uyku kategorisindeki yazılarımı okumanı tavsiye ederim.
http://bebekveben.com/kategori/bebek-0-2-yas/uyku/
Ufaklıkla güzel günler dilerim.
Sevgiler
ben bayıldım buna şaka gibi gelsede az çok hepimizin başından geçiyo gitgide sese hassaslaşıyor insan 4 çocuk annesiyim ama sesin içinde bile sese alışmadı hiç biri
4 çocuk ha! Ben biri ile başa çıkamazken. Kolay gelsin valla! Eli öpülecek insansınız…
tek bir oda da klima olduğu için kızım kışı malesef salonda geçirmek zorunda bizimle. tv keyfi diye birşey kalmadı hatta tv de ne hiç görmedim:) artık mutfakta geçiriyoruz ömrümüzü. laptopun küçücük ekranından film seyredicez diye uğraşıyoruz . asıl şaşırtıcı olanda en ufak bir çıt sesimizden uyanmaya meyillenen kızım misafirliğe gittiğimizde inanılmaz bir gürültünün ortasında uyuyabiliyor ve sürdürebiliyor uykusunu…galiba sorun bizim evde:))
🙂 Murphy kanunlari bebekler için de geçerli desene! Siz en iyisi sürekli misafirliğe gidin… 🙂
Altı aylık kızım uyunca iki abisi de sinecek bir köşe arıyorlar. Yanlışlıkla gıkları çıkmışsa vay haline. Ev küçük olunca kimsenin özel alanı kalmadı.
Ah yazık oğlanlara! Desenize minik kız evi idare ediyor!
Eskişehir’deyim. Hani şu jet sesleriyle meşhur kent. Gündüz eğitimleri, gece uçuşları… 😀
Bir de canım memleketimin en işlek hastanesinin (töbe töbe o nasıl bi benzetme yaf?!) dibindeyiz. Artık ambulansların ardından dua ede ede erdik.
Bakalım Gülbilge nasıl alışacak bunca gürültüde uyumaya?! 😀
Anaaa! Böcüğün adı Gülbilge mi olacak? Eh! Başından beri aynı ortamda olacağı için alışır bebeğim inşallah…
aynen yasiyoruz biz de:))meger sessizlikte hersey ne kadar duyulur hale geliyormus…ayrica katiliyorum uyandiran uyutur!:)
Yaşşa! Çiğdem! Uyandıran uyutur grubu büyüyor! 🙂 🙂
Sitenizi geç keşfettiğime üzülerek boş zamanimin cogunu yazılarınızı okuyarak geçirdiğimi söyleyeyim önce. 1 yaşındaki oğlumun uykusu cok hafif. Geceleri aynı durumları ve duyguları yasıyoruz. Okurken gülmekten kendimi alamadım:) gündüz uykularında da dışarıdaki korna sesleri, davullu zurnali ne olduğu belirsiz konvoylar delirtecek beni. Pencereyi açıp bağırmak geliyor içimden inanın. Normalde ses çıkarmayan yepyeni parkeler gece birer müzik aletine dönüşür, kedimiz gündüz gıkını çıkarmaz da gece herseye miyavlar. Hersey bize karsı sanki. Evet cok dertliyim bu konuda( gunüm gürültülu gecti de biraz:(. ) sizi keşfettiğime cok memnunum. Cok yararlandım umarim böyle devam eder. Sevgiler…
Çok teşekkürler Tuba.
Ben de seni tanıdığıma memnun oldum. Minik oğlunla gürültüsüz, patırsız 🙂 mutlu günler diler, bloguma her zaman beklerim.
Ayyy esimle cok gulduk sanki bizim evi anlatiyorsunuz herseymi ayni olur:))biz bunlari yapmaktan dolayi hic rahatsizlik duymuyoruz aman yeterki uyusun kuzucuk diye..ama gel gelelim konu bizi birilerini misafirlige cagirdigi da gidemedigimiz icin bir dunya laf erken yatiyor napiyim seste uyumuyor napiyim helede simdi ramazan iftari gormeden uyuyor nasil gidiyim yataginda ve sessizlik istiyor off cevremdekiler biraz anlayis lutfen!!!
🙂
Bizde tek çaba harcayan benim aman sessiz olun onu yapmayın bunu yapmayın uyanır dememe kalmadan ya kapı çarpıyor ya lavabodan bir boğaz temizleme sesi ya bağırarak konuşmalar hooppp bizimki ayakta eee kayinvalide_kayinbaba_es derken evde kimi kontrol edicem hepsi birbirinden farksız kime laf anlaticam bende hiç çocuğu bırakıp is_yemek yapmıyorum çocuğumla ilgileniyorum madem uyutmuyorlar bendende yardım goremezler
Sevgili Deryaras,
Kalabalık evlerde düzenin sağlanması maalesef zor olabiliyor. Dilersen bu yazıyı aile bireylerine bir okut, şaka yollu ve tatlı dille evle daha çok ilgilenmek istediğini ancak bebeği uyutmakta zorluk çektiğin için zamanı ona harcamak durumunda olduğunu anlat. Bakalım bir değişiklik olacak mı? Kolaylıklar dilerim.
Sevgiler
10 aylik pamugum yeni evimizi ve yeni odasini yadirgayinca ben de kendimi buralarda buldum. Aslinda her sey guzeldi, emzirip uyutuyodum ufak tefek seslere uyansa bile tekrar uyuyabiliyordu. Simdi babasina ve abisine “Şşt sessiz olun” derken uzuluyorum aslinda. Gelen misafire “Banyoya parmak ucunda git ve sifonu cekme” desem yuzume nasil bakar acaba? Saat basi emzirmekten yorulsam da guzel gunlerin umuduyla sabretmeye calisiyorum. Profiterol olmasa nasil dayanirdim bilmiyorum… Esenlikler 🙂