New York’da ikinci günümüzdeyiz. Daha önce de söylediğim gibi Thanksgiving dolayısıyla pek çok dükkan kapalı oluyor. Ancak New York’da eğlence durmuyor. 1924’den beri her sene Thanksgiving gününde düzenlenen özel bir eğlence var: Macy’s Thanksgiving Day Parade. Macy’s Amerika’nın en ünlü çok katlı mağazalarından biri. Bizim kültürümüzde pek olmayan parade ise sokakta yapılan özel bir geçit törenine verilen ad.
Şükran günü kutlamaları dahilinde Central Park’ın batı yakasında 77.caddeden başlayan parade, dünyanın en büyük mağazası olan 34. caddedeki Macys’in önünde sona eriyor. Bu sene 8,000 gönüllünün yardımıyla hazırlanan ve yaklaşık 3 saat süren parade gösterisi kapsamında devasa balonlar, gösteri grupları ve bando takımları yürüyüş yapıyor. Ünlü şarkıcılar konser veriyor. Son senelerde yaklaşık 3,5 milyon kişinin bizzat izlemeye gittiği parade’i televizyondan da 50 milyon kişi takip ediyor.
Parade’i ön sıralardan izlemek için saat 6,00 civarında yürüyüş yolunda olmak gerektiği her yerde bas bas söylenmesine rağmen bizim Can ile beraber o kadar erken Manhattan’da olamayacağımız son derece açıktı. Kalk, giyin, kahvaltı et derken saat 8,30’u buldu. Biz parade bölgesine ulaştığımızda gösteri çoktan başlamıştı. Parade’in geçtiği sokaklara bırakın yanaşmak, bir sonraki sokaklar bile izdihamı önlemek için polis tarafından kesilmişti. 2. paralel sokaklardan izlediğinizde de parade çok uzakta kalıyordu.
Yürüyüşü daha yakından izleyebileceğimiz bir sokak bulmak umuduyla kafası kesilmiş tavuk gibi bir aşağıya-bir yukarıya koşturduk. Bazı sokakları atlamak için metroya bile bindik. Parade üzerimizden bangır bangır geçiyor. Doğru düzgün görebilmiş değiliz. Saat 11,00’e yaklaşırken Kuzey pes etti. “En iyisi bu sevdadan vazgeçip, başka şeyler yapalım” diye önerdi. Boynu bükük, öylece kalakaldım. Buraya gelme sebeplerimizden biri de parade’e katılmaktı. Plansızlığımız yüzünden göz göre göre kaçırıyorduk. Ama Kuzey haklıydı. Hiçbirşey göremedikten sonra sokakları arşınlamanın ne anlamı vardı. Yönümüzü Central Park’a çevirdik ve yürümeye başladık. İki sokak sonra parade’in geçtiği bir sokağın başındaki polis barikatının açıldığını hayretle keşfettik. Koşa koşa kalabalığa karıştık ve parade’in son bölümünü de olsa yakaladık.





Öğlen saatlerinde parade kalabalığı dağılırken biz de kendimizi Manhattan sokaklarına vurduk. Niyetimiz hem Central Park’a doğru güzel bir yürüyüş yapmak, hem de yol üzerindeki tariihi binaları keşfetmekti. Meşhur 5th Avenue’den (Beşinci Cadde) yukarıya doğru çıkmaya başladık.
5th Avenue ile 50th Street’in kesiştiği yerde Gotik mimarisiyle diğer binalardan ayrılan bir yapı gözümüze çarptı. Yaklaşınca 1878 yılında yapılmış olan St. Patrick’s Cathedral olduğunu öğrendik. Her ne kadar bir kısmı tadilatta olsa da, yüksek tavanı ve incelikli mozaik işçiliğiyle bu bina çok güzeldi.

Az ileride Amerika’lı ünlü modacı Michael Kors’un butiğinin bulunduğu La Maison Française binasının (French Building) girişindeki kapı detayı çok hoştu. Duvar kabartmasının hemen üzerinde Fransa’nın sloganı olan “Liberté, égalité, fraternité” (Liberty Equality, Fraternity-Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik) yazıyordu. (610 5th Avenue)
Sağa-sola bakarak ilerlerken birden tarihin tozlu sayfalarından fırlamış gibi duran bir manzarayla karşılaştık: Gökdelenlerin çevrelediği asfalt yolda ilerleyen fötr şapkalı bir centilmenin sürdüğü at arabası, Central Park’ın yakınlarda olduğunu müjdeliyordu. (5th Ave.-57th Street)
Birkaç sokak sonra ileriye baktığımızda. ulu ağaçlarla çevrelenmiş bir park gördük. Central Park’ın başlangıcı olduğunu sandığımız bu alan meğerse Grand Army Plaza’ymış. Meşhur Plaza Hotel’in hemen karşısındaki bu ufak park 1916 yılında tamamlanmış. Grand Army Plaza’da kameramı hafifçe yukarıya doğrulttum. Romalı bereket tanrıçası Pomona bizi uzaktan selamlıyordu. (5th Ave.-59th Street)
Pomona’ya veda edip adımlarımızı hızlandırdık. Central Park, bütün güzelliğiyle önümüze çıkıverdi.
Kimi sonbaharın serin yüzüyle yapraklarını dökmüş, kimi de sarı-turuncu-kırmızı… velhasıl binbir renge bürünmüş ağaçlar bizi sarmaladı. Sanki dünyanın en kalabalık şehirlerinden birinde değildik. Parktaki sakin göletin iki yakasını kavuşturan taş köprüyü uzaktan seyrederken, Central Park’ın tanıklık ettiği aşkları düşündüm.
Ruhumuzu iyice doyurduktan sonra, uzun süredir bebek arabasında oturduğu için iyice canı sıkılmış olan civcivimizi çimenlere saldık. Can, bu gezideki en mutlu anlarından birini sanırım Central Park’da yaşadı. Oradan oraya koştu. Yapraklar topladı. Ağaç dallarını kendine baston yaparak yürüdü. Babasıyla beraber kayalara tırmandı. Ayrılma zamanı geldiğinde onu ve elbette kendimizi de bu güzel doğadan uzaklaştırmak hiç de kolay olmadı.
Geri dönüşümüzü Times Square’den geçen Broadway Caddesi’nden yaptık. Yol üzerinde meşhur Amerikan boniboncusu 🙂 M&M’in mağazasına uğramayı ihmal etmedik. Envai çeşit M&M şekeri ve hediyeliklerinin satıldığı mağazada kendi şekerinizi kendiniz doldurduğunuz bu akıllara ziyan sisteme “color wall” demişler. Daha sonra atıştırmak üzere ufak bir torba yaptık.
Hava kararmaya başladığında bizim piller de yavaş yavaş tükenmişti. Eee kolay değil. Sabah 7’den beri ayaktaydık. Her yere arabayla gitmeye alışmış ham bedenleri yaklaşık 12 saat boyunca yürütürseniz “Hop! Ne oluyoruz” diyen bacaklara ve zonklayan ayaklara kavuşuyorsunuz.
New York’daki ikinci günümüzü noktalarken, sizleri Saks Fifth Avenue’nun meşhur vitrinlerinden bir manzara ve sokaktan geçerken tanıklık ettiğimiz 3 boyutlu gösteriyle başbaşa bırakıyorum. Yarın maceramıza müzelerle devam etmek üzere hoşçakalın…
Gezi günceni okurken kendimizi Newyork’taymışız gibi duyumsadık Saadet’le. Hele, yeşil çimenlere saldığın civcivin, Can bebenin fotografını görünce uçup havalanmayı, yanınıza gelmeyi düşledik. Ayrıntılı gözlemlerin ve paylaştığın güzelliklerden dolayı teşekkür ediyoruz Tanla can……
Tanlacim,arkasi yarin gibi merakla bekliyorum yazini,anlatim da cok guzel, fotograflar da.Ayrica en sonundaki isik gosterisi de ilginc ve guzeldi,iyi denk gelmis.
Yorucu fakat guzel ve dolu dolu gecmis N YORK seyahatiniz.Bu kadar kisa zamanda ve kucuk cocukla ancak bu kadar olurdu,kutlarim sizi.
Umarim kucuk CAN’ I MIZ daha iyicedir ve hersey yolundadir canim,kalbimiz her zaman sizlerle!
Sevgiler,selamlar!