Mutlu Cadılar Bayramı!

Amerika’da senenin en eğlenceli zamanlarından biri, bizde Cadılar Bayramı olarak bilinen Halloween. Her sene 31 Ekim’de kutlanan bu bayramda çocuklar çeşitli kostümler giyerek kapı kapı dolaşır ve şeker toplar. Yetişkinler için kostümlü partiler düzenlenir. Her ne kadar bizim insanımız kostümlü bir partiye davet edildiğinde dahi, kostüm giymeye rağbet etmeyip, günlük kıyafetle partiye gitmek için mızıl-mızıl mızıldansa da, Amerikalılar bu işi oldukça ciddiye alır. Halloween zamanında bırakın kostüm partilerini, sokaklarda ya da işyerlerinde bile kostümlü insanlara rastlamak olağandır. Koca koca adamlar ve kadınları mesela hayalet ya da vampir kıyafeti içerisine sokun ve tüm ciddiyetleriyle işlerini yapmaya devam ettiklerini düşünün. Öyle  komik bir görüntü yani. Yanlış anlaşılmasın. Kimse kimseyi o şekilde işe gitmeye zorlamaz. Kostüm giymek tamamen gönüllüdür ve öyle olduğu için daha da güzeldir. Mesela bugün gittiğimiz klinikte çalışan hemşire vız-vız arı, markette çalışan reyon görevlisi de cadı kostümü giymişti. Bazıları da bu kostüm işini istismar eder. Uğradığımız benzincide güvenlik amacıyla kapıya “Lütfen benzinciye girerken maskelerinizi çıkarın.” şeklinde not yazmışlardı 🙂

Can’a bu sene yeni bir kostüm almadık. Geçen seneki kostümünün aynısını giydi. Çünkü bu kıyafetin hikayesi çok hoş. Tepe tepe kullanmadan emekliye ayırmak istemedim. Hikaye şöyle: Seneler önce Amerika’ya ilk defa tatile geldiğimde Disney mağazasına uğramıştım. Parlak turuncu rengi, çizgili sırtı ve minicik kuyruğuyla, Winnie the Pooh çizgi filminin  bir kahramanı olan Tigger’ın kostümünü çok hoşuma giderek almıştım. O zamanlar Can daha “portakalda vitamin” bile değildi. Düşünün yani. Kostüm senelerce benim meşhur “bebek elbiseleri hurcumda” gününün gelmesini bekledi. (O hurcun hikayesini de belki başka zaman anlatırım.) Geçen sene Halloween’de ilk defa, oğluşum 5 aylıkken, giydirdim. Tabii o zaman biraz bol geldi. Bu sene, paçalarından da kolayca anlaşılacağı üzere, artık küçük geliyor. Bebeklerin büyüme hızına bakar mısınız?

Konumuza dönersek, Halloween’den neredeyse 1 ay önce, marketlerin önlerine ve kiliselerin bahçelerine dağlar gibi balkabağı yığılır. Buraya ilk geldiğimde o güzelim turuncu balkabaklarının yenmediğini, sadece süsleme amaçlı olduğunu duyunca bayağı şaşırmıştım. Sonra tabii bu duruma alıştık. O meşhur balkabaklı pay, turuncu olanlardan değil, daha küçüklerinden yapılır. Ayrıca marketlere girdiğinizde mis gibi tarçın kokar. Cadıların kullandığı çalı süpürgesi şeklindeki dekorlar ve apple cider denilen mis gibi elma suları satılır.

Bu dönemde hemen her şehirde perili evler kurulur. Televizyonlar 10 gün öncesinden korku filmleri maratonlarına başlar. Halloween temalı yemek programları yapılır. Alakalı-alakasız pek çok firma Halloween’e özel ürünleri piyasaya çıkarır. Sadece Halloween döneminde satış yapan kostüm dükkanları türer.

Halloween aynı zamanda Amerikalıların holiday season dedikleri tatil dönemine de çok yakındır. Bizim Şükran Günü dediğimiz ve Kasım ayının 4. perşembesine gelen Thanksgiving ile başlayan tatil dönemi, 25 Aralık’ta kutlanan Noel (Christmas) ve 31 Aralıkta’ki Yeni Yıl (New Year’s Eve) ile beraber sona erer. Ancak Halloween zamanından itibaren bu tatillere ait her türlü hediyelik ve süslemeler satışa sunulduğu için ortalık ayrı bir şenlenir. Bu dönem, aynı zamanda Black Friday gibi senenin en büyük indirimlerinin de yapıldığı günleri de kapsar. (Ahhh! Alışveriş için ellerim şimdiden kaşınmaya başladı.) Yakınlığı nedeniyle Halloween’i de içine kattığım tatil sezonu, canlılığı ve eğlencesiyle Amerika’da yılın en sevdiğim dönemidir.

Orijinlerinin batı Avrupa’daki hasat zamanı festivallerinden türediği düşünülen, ancak zaman içinde pek çok farklı anlam da yüklenen Halloween, bizim için çocukların neşelendiği ve yetişkinlerin de hayatın rutininden biraz sıyrılıp, çocuksu bir şekilde eğlendiği bir zamanı simgeliyor.

Sözü daha fazla uzatmadan, haftasonu uğradığımız Halloween temalı sokak etkinliğinden fotoğraflarla yazımı bağlayayım. Herkese “Mutlu Cadılar Bayramı!”