Bugün sizlere gerçek bir hikaye anlatacağım dostlar. Hikayenin sonunda bu durumun başarı mı? yoksa bir fiyasko mu? olduğuna siz karar vereceksiniz. Hazır mısınız? Başlıyorum!
Minimalist, modern çizgileri ve uygun fiyatlarıyla İskandinavya orijinli bir ev dekorasyonu mağazası olan İkea ile ilk tanışmam Atlanta’da oturduğum yıllara denk gelir. Evimin çok yakınında, yürüyüş mesafesinde bir tane vardı. İlk gidişimde, ürünlerin sade çizgileri, canlı ve renkli tasarımları çok hoşuma gitmişti. O zamandan beri İkea’nın her sezonunu merakla takip ederim.
Daha Can doğmadan önce, bebek odası için elbise dolabını, yatak çarşaflarını, banyo havlusunu, oyuncaklarını ve oyuncak kutularını hep oradan aldık. Sadece bebek yataklarının kalitesini beğenmediğim için başka yerden aldım.
Uzun zamandır İkea’ya tekrar gidesim var. Asıl amacım sağlam bir televizyon sehpası almak. Mevcut sehpamız öğrenci bütçesiyle alınmış ve biraz da uyduruk bir malzemeden yapıldığı için, televizyonun ağırlığıyla bel vermişti. Ayrıca cam kapakları, herşeye pat pat vurmayı marifet sayan Can bey açısından büyük tehlike yaratıyor. Televizyon sehpası dışında, Can için yaşına uygun yeni oyuncaklar bakmayı planlıyorum. İnternetten incelediğim kadarıyla bu seneki katalogda, tam da benim beğendiğim türden ahşap oyuncaklar var. Böylece bir taşla iki kuş vuracağım.
Bebekle Yollarda
Sabah erkenden kalktık. İkea, oturduğumuz yere 1,5 saat uzaklıkta. Bu nedenle önce sağlam bir kahvaltı etmeyi, Can bey’e özel yiyeceklerimizi paketleyip, yanımıza aldıktan sonra yola çıkmayı planlıyoruz.
Eskiden Can ile böyle uzak mesafelere gitmek daha kolaydı. Yolun büyük kısmında uyuduğu gibi, yiyecek olarak da yanımıza devam sütünden başka birşey almamamıza gerek olmuyordu. Her ne kadar son birkaç haftadır restoran menülerinden uygun olanları da yedirmeye başlasak da, böyle uzun yollarda her ihtimale karşı yanımıza besleyici, pratik ve bozulmayacak yiyecekleri de almayı ihmal etmiyoruz. Bu sefer de devam sütüne ilave olarak pilav, yoğurt, meyve olarak böğürtlen, kavanoz maması ve bebek mısır gevreği yanıma aldım. Artık paşa gönlü hangisini isterse…
Can yolda fazla problem yaratmadı. Artık arabanın penceresinden bakıldığında seyredilecek manzaralar olduğunun farkında. Bu yüzden biraz sağa sola bakarak, biraz benimle oynayarak, yolun son kısmında da biraz kestirerek güzelce seyahat etti. Bu arada yeni aldığımız araba koltuğunu henüz arabaya takmadığımızdan, eski koltuğuna oturdu. Ayrıca bu yolculuğu güneşli bir havada yaptığımız için, kıyafetlerinden açıkta kalan yerlerine ilk defa güneş yağı sürdük.
İkea’ya Varış
İkea’ya vardığımızda Can, her zamanki gibi çok terlemişti. Ne kadar ince giydirirsek giydirelim, bebeğim araba koltuğunda mutlaka terliyor. Yeni araba koltuğunda daha rahat edeceğini umuyorum. Ayrıca kakasını da yapmıştı. Bu nedenle ilk iş olarak altını ve elbiselerini değiştirdik.
Sonra da öğle vakti gelmiş olduğundan, alışverişten önce İkea’nın kafeteryasına gittik. Bu arada, şansımıza, bizim almak istediğimiz Hemnes televizyon sehpası indirime girmiş. Kafeteryaya girmeden önce depo kısmından geçip, yağmalanmış olan raflardaki son televizyon sehpasını da alışveriş arabamıza yükledik.
Kafeteryadaki yiyeceklerden benim diyetime en uygun olanları seçtik. Sonra da masamıza oturduk. Can’ı da her zamanki gibi mama sandalyesine yerleştirdik. Restoranlarda bizimle beraber oturmayı aman da pek sever benim oğlum. Sanki dış dünyanın tüm verilerini 5 dakikada özümsemek istermişçesine, hızlı hızlı sağa sola bakar, tüm diğer müşterileri tek tek inceler, herkese gülücükler atar. Yalnız benim getirdiğim yemeklerle pek arası olmaz. İlla kendisi yiyecek. Evde eline kaşığı vermek kolay. Ama burada o kaşık yere düşerse kaç defa yenisini verebiliriz? Bu sefer de inat etti. Evden getirdiğim mis gibi pilavı ağzına koymadı. Çok sevdiği yoğurttan birkaç kaşık güç-bela yedi. Sadece böğürtlenlerden çokça lüpletti. Herşeyi eliyle ittiği için kavanoz mamasını denemedim bile. Bizim de yemeğimiz bitince, alışveriş faslına geçtik.
Alışveriş
İlk durağımız bebek-çocuk bölümüydü. Can oyuncaklardan hangisine saldıracağını şaşırdı. Alışveriş arabasından hepsine uzanmaya ve yakaladıklarını kucaklamaya çalıştı.
Ahşaptan oyuncaklar internetten gördüğüm kadar vardı. Bir kere hiçbiri Çin malı değildi. Modeller, renkler ve işçilik harika gözüküyordu. Bıraksanız hepsini alırdım. Ancak Can’ın yaşına uyan ya da yakın olanları seçmeye çalıştım. Ayrıca pelüş oyuncaklar arasında da, ne zamandır aradığım yumuşak top ve küpleri buldum. İşte oğlum için seçtiğim oyuncaklar:
Oyuncakların yanısıra, çok amaçlı olarak kullanılabilecek bir saklama kutusundan aldık. Bunlara Can’ın oyuncaklarını ve bazı eşyalarını koyacağız. Bir de Can gibi elleriyle yemek yiyen ve bu arada elbiseleriyle, tüm vücudunu kirleten bebeklere çok faydalı olacağını düşündüğüm, önden elbise gibi giydirilen önlüklerden aldık. Bu önlükleri şimdilik mama önlüğü olarak kullanacağız. İleride Can suluboya gibi sanat çalışmaları yapınca da kullanmaya devam ederiz diye düşünüyorum.
Can efendinin alışverişi bittikten sonra kendimize nacizane televizyon sehpamızı almak için oturma odası bölümüne geçtik. Girişte her ihtimale karşı bir tane tv sehpasını alışveriş arabamıza atmış olsak da, tüm seçenekleri görmek istedik.
Showroom kısmında daha beğendiğimiz modeller oldu ama, kiminin boyutları, kiminin renk seçenekleri, kiminin malzemesinin kalitesi, kiminin de fiyatları istediğimiz gibi değldi. Sonuçta yolumuza Hemnes ile devam etmeye karar verdik.
Büyük Süprize Adım Adım Yaklaşma
Yaklaşık 3 saat boyunca süren alışveriş teranemizde Can pek bir mesuttu. İkea’nın bütün mallarını ve müşterilerini yakından inceledi. Arada çantamın içindeki bebek mısır gevreğini parmağıyla işaret ederek istedi. Öğle yemeğini mızmız yeyince tabii karnı zil çalmaya başladı yaramazın. Biz Kuzey ile “şunu mu alsak yoksa bunu mu?” diye düşünürken, o da benim önüne koyduğum gevrekleri, minik parmaklarıyla tek tek yedi.
Alışverişin sonlarına doğru burnuma ufaktan, nahoş bir koku gelmeye başladı. Kasada ödememizi yaptıktan sonra aceleyle bebek değiştirme odasının yolunu tuttuk. Burnum yalan söylememiş. Bizimki yeniden hediye bırakmış. “Bir girişte, bir de çıkışta yapıyor. Kibar oğlan işte!” diye düşünerek beyefendiyi temizledik. Dönüş yolundan önce bu işi hallettiği için de şükrettik. Aaah ah! Biraz sonra başımıza gelecekleri bir bilsek!
İkea’dan sonra, hemen yakınlardaki birkaç mağazaya daha uğradık. Sonra da yola koyulduk. Daha yolun başlarındayken, Can önce huzursuzca kıpırdanmaya, sonra da eliyle pantolonunun ağına vurmaya başladı. Bu hareketi tuvalet anlamına gelmesi için ben öğretiyorum. Bir süredir de sanırım doğru yerde kullanmaya başladı. Zaten kokudan da anlaşılıyordu. Can’ı yollarda değiştirmeyi hiç sevmediğimden ve ıslak mendil stoğumuz da büyük bir talihsizlik eseri bitmiş olduğundan, eve kadar beklemeye karar verdik. Ancak bizimkisi iyice huzursuzlanmaya, koku da gittikçe artmaya başladı.
Bir ara durumun vehametini anlamak için pantalonunu kontrol edeyim dedim. Araba koltuğuna doğru eğildim. “O da ne!”, durumlar vahim ki, ne vahim. Pantalon kaka içinde yüzüyor. Bu durumda eve kadar bekleyecek halimiz kalmadı. Yolda gördüğümüz ilk Target mağazasına kendimizi dar attık. Kuzey ile birlikte koşuşturarak ıslak mendil aldık ve bebek değiştirme odasına uçar adımlarla ulaştık.
Can’ı arabadan aldığımızda gördüğümüz manzarayı size anlatamam. Bizim oğlan resmen bir patlama yaşamış. Hızla tamamen soyduk. Bir kere pantalon ve çıtçıtlı body o kadar batmıştı ki, direkt çöpü boyladılar. Önce ıslak bezlerle silebildiğim kadar sildim. Sonra da tüm vücudunu sabunlayarak lavabodan akan suyla temizledim. Yanımızdaki yedek kıyafetleri giydirerek Target’tan ayrıldık.
Can geri kalan yol boyunca hem huzursuzluktan, hem de uykusuzluktan sürekli ağladı. Eve kendimizi zor attık. İlk işimiz yeniden, düzgün bir şekilde banyo yaptırmak oldu. Karnını doyurduktan sonra derin bir uykuya daldı. Biz de pestilimiz çıkmış bir şekilde kendimizi salona attık.
Şimdi sizce bugünü nasıl değerlendirmek gerek? Hedeflediğimiz alışverişi yaptığımız için büyük başarı mı desek? Yoksa sonu senenin en görkemli kakasıyla bittiği ve bizi mağaza tuvaletlerinde madara ettiği için büyük fiyasko mu? Ben karar veremedim ve hala da düşünüyorum…
Çok normal bir gezi olmuş bence. Ben böyle alt değiştirme vakaları yaşadığımız tüm restoran ve alış veriş merkezlerini tek tek sayabilirim. Yaşarken keyifli olmuyor da şimdi şimdi komik geliyor o anılar. Kızıma gösteriyorum bak buraları batırmıştın sen diye 🙂
Bir de yaz tatili var bu işin. Bol bol havuz veya deniz suyu içip cırcır oluyorlar. Havuzu kirletiyorlar, denizde yüzen kakalardan kaçmanız gerekebiliyor ve araba koltuğu kaka mı çiş mi belli olmayan bir ıslaklıkla göle dönüyor.
Gözünüz korkmasın ama eğlenceli oluyor 🙂
Ay benim de en büyük kabuslarımdan biri o havuzda ya da denizdeki kaka olayı. Can şimdilik bilimum sulara özel beziyle girecek. Umarım kazaları engeller. Ama biraz daha büyüyüp bez çıkınca ne olur bilmem.