Sürekli takip eden arkadaşlar biliyor. Bebek ve Ben’e her gün en az 1 yazı girmeye çalışıyorum. Ancak son 10 gündür ailecek yaşadığımız hastalık hali bütün enerjimizi aldı. Sizleri ihmal ettiğim için üzgünüm.
Bundan yaklaşık 10 gün önce, bende, sırt ağrısı ile birlikte bir kırgınlık hali başladı. Günler geçtikte buna, boğaz ağrısı, boğaz kaşıntısı, öksürük, hapşırık, salya-sümük durumu, baş ağrısı, halsizlik ve göz akması da eklendi. Evet, evet yanlış duymadınız, geceleri başımı yastığa koyduğumda gözlerimden deli gibi yaş akıyordu. Soğuk algınlığı ihtimaline karşı hemen ilaca başladım. Bağışıklık sistemime güvendiğim için de, bir müddet hastalığın seyrini gözlemeye, daha sonra, gerekirse doktora gitmeye karar verdim.
Benden iki-üç gün sonra Can da rahatsızlandı. Tabii insan kendine gösterdiği özenden daha fazlasını bebeğine gösteriyor. Hemen doktora gittik. Doktor kulak enfeksiyonu teşhisi koyup bir de antibiyotik yazdı. Antibiyotiğe başlamamıza rağmen, Can’da zaman içinde benimkine benzeyen belirtiler göstermeye başladı. Öksürük, hapşırık ve burun akması…
Annem bu durumu “Eeee, anası kuzusundan ayrılmazmış” diye yorumladı. Haksız da değil. Ne kadar uzak durmaya çalışsam da, Can sonuçta bir bebek. Beslenmesi, temizliği, oyunları… Benimle sürekli yakın temas halinde. Ayrıca hemen herşeyi ağzına sokmak istiyor. Bu da mikropların bulaşmasını kolaylaştırıyor. En beteri de uyku saati. Bildiğiniz gibi son dönemde Can’ı, bizim yatağımızda, aramıza alarak uyutuyoruz. Her ne kadar uyuduktan sonra kendi yatağına aktarsak da, aynı yatağı ve yastığı paylaşmak herşeyi bitiriyor.
Bizim hastalığımız yetmezmiş gibi, 2 gün sonra Kuzey’in de boğazı şişmeye başladı. Sonuçta Kuzey ve ben de doktora gittik. Bana bakteriyel, Kuzey’e viral grip ve soğuk algınlığı teşhisi konuldu. Evde çok komik 3 tip: Burunlar çeşme gibi akıyor, mendiller havada uçuşuyor. “İlacını içtin mi? Mamanın içine ilaç koydun mu? Bu çocuk niye bu kadar öksürüyor? Sırtını dinleyelim. Bu durumda banyo yaptırmalı mıyız? Burnunu silelim. Bak yine akıyor… ” kıvamında dolaşıp duruyoruz. En kötüsü de geceler. Öksürükler, boğaz tıkanmaları ve hapşırıklar geceleri azıyor.
Sonunda, takımdaki en zayıf halka olarak ben, Kuzey ve Can’a daha fazla mikrop bulaştımamak için odamı ayırdım. Yatağımda bana bir kutu kağıt mendil eşlik ediyor. Burnum ve gözlerim aktıkça, silip silip yerlere atıyorum. Sabah kalktığımda yerde mendillerden oluşan bir dağ. Gündüzleri ise sürekli elimde mendil ile dolaşmaktan bıktığım için, yaşlı kadın çözümü buldum. Temiz bir kağıt mendili dekolteme saklayıp, oradan çıkartıp kullanıyorum. Kuzey bu duruma çok gülüyor.
Bu arada Kuzey bana, “Sendeki belirtilerin bir kısmı da alerjiye de benziyor. Sakın alerji olmayasın.” diyor. Bunu daha önce arkadaşım Kana da söylemişti. Ama hayatımda alerji olmamış bir insan olarak, kendime konduramamış ve bu konuyu hep kulak ardı etmiştim. Aslında annem ve kardeşim de alerjiktir. Yani genetik kısmımız tamam.
Uzunca süren bir inkar dönemi yaşadıktan sonra, göz ve burun akmasından uykumun kaçtığı bir gece yarısı, deli gibi yatakta dikildim. Bir aydınlanma anı yaşarmış gibi, “Alerji? Neden olmasın?” dedim. Aslına bakarsanız evde alerjiyi azdıracak koşullar fazlasıyla mevcut. Bir kere yattığım odada, yaklaşık 1 aydır katlanmayı bekleyen ve bu arada da evi havalandırmak için sık sık açtığım camlardan dolayı, tozlanmış bir temiz çamaşır yığını var. Toz almayı zaten oldum olası sevmem. Odadaki eşyalar muhtemelen bir parmak toz. Ev temizliği olarak yaptığımız yegane işlerden biri olan yerleri süpürme ve silme işi de olağanüstü hastalık halinden dolayı 2 haftadır yatmakta. Allahtan banyo ve mutfak temizliğini koşullar ne olursa olsun asla ihmal etmeyiz. Bu nedenle sevgili okur, evde farelerin dolaştığını sakın düşünme 🙂
Ertesi sabah, bir hevesle ilaç kutumuzu karıştırıp, evdeki son alerji hapını muzafferane bir şekilde mideye indirdim. İnanılmayacak bir şekilde, burun tıkanıklığım ve genizdeki kaşıntım biraz azalır gibi oldu. Galiba ben alerjiğim. Yine de ilacın devamı gelmediği için çok da emin olamadım.
Yaklaşık 10 gün boyunca bu şekilde sürünüp, doktorun verdiği ilaçlar da bende fazla ise yaramayınca, geçtiğimiz cumartesi itibarıyla acilin yolları gözüktü. Hastanedeki doktor muayene ettikten sonra, soğuk algınlığı ve grip teşhisini doğrulayıp, alerji ihtimali de olabileceğini söyledi. Yeni bir antibiyotik ve alerji ilacı verdi. Ayrıca zayıf düşmüş bedenimi canlandırmak için iğne yaptı. Ta-taaa! Kendime gelmem için popodan iğneyi yemem gerekiyormuş. İğne olduğuna benim kadar sevinen bir tip var mıdır acaba? O akşam ilk defa mendil kutumdan ayrı düştüm. Sabaha da tazelenmiş olarak uyandım.
Hastalık seyrimizde son durum: Kuzey hemen hemen iyileşti. Can’da hafif burun akıntısı ve öksürük var. Ama keyfi yerinde. Mamalarını bol bol yiyor ve oyunlar oynuyor. Hatta bugün bizimle oynarken beni ve Kuzey’i birer öpücükle ödüllendirdi. Bende ise burun akıntısı ve boğaz ağrısı devam ediyor. Tamamen iyileşmiş olmasam da, bilgisayarın başına geçebilecek kadar güçlü hissediyorum kendimi.
Aman sevgili okur, kendinizi koruyun. Sıkı giyinin ve üşütmeyin. Hasta kişilerle temastan kaçının. Bir de sizleri düşünmeyeyim 🙂
Cok gecmis olsun. Biz de hastaliktan nasibimizi aldik. Tugra ve babasi hasta oldu. Evin diregi olan ben (!) henuz hasta olmadim, evdeki bu kadar mikropla bakalim daha ne kadar direnebilecegim.
Teşekkür ederiz Berrakcım.
Size de geçmiş olsun. Valla kendine çok dikkat et… Anne hasta olunca evde hayat duruyor çünkü…
Ne demistim, ben hasta olmadim mi? 24 saat sonra yeniden bildiriyorum bogazim agriyor, her yanim kiriliyor ohoho:(
Eheeheh! Anası kuzusundan ayrılmaz lafı bir daha geçerliliğini kanıtladı… Sana da geçmiş olsun. Haydi doğru doktora pış pış!