Sabah koca kişisini işe, bebe kişisini de okula yolladıktan sonra mutfak tezgahının üzerinde yığılı bir şekilde duran tabak-çanağa tek kaşımı kaldırarak bakıyorum. Şu köşedeki salça soslu tabaklar pazartesi gününün akşam yemeği, yanındaki tabaklar son iki gündür sardığımız çikolata soslu yalancı tavuk göğsü seanslarımızın eseri, arkasında üst üste konulmuş kaselerdeki portakal kabukları akşamki meyvelenmelerimiz… Sabah, öğle akşam sütlü, sulu, çaylı bardaklar; çatallar; ani tatlı krizlerini dindiren Nutella’lı kaşıklar; süt ısıtılmış ya da yumurta haşlanarak tezgaha terk edilmiş boynu bükük tencereler… Manzarayı anladınız… Mutfak çileden çıkmış bir halde…
Gözlerimi kapayarak olay mahalinden uzaklaşmak istiyorum. Lakin ne mümkün. Mutfak, açık mutfak. Salona kaçıp bilgisayar masamın başına otursam da başımı 10 derece sola çevirdiğimde tabak çanaklar tam takım halinde bana tezgahtan el sallıyor. O an bir at olmayı ve at gözlüğü takmayı diliyorum…
Az sonra günlük havalandırmasını yapmak için yatak odama yöneliyorum. Acaba yatak takımlarını en son ne zaman değiştirmiştim? Bir hafta mı, yoksa iki hafta mı oldu? Zira iki hafta olduysa zamanı gelmiş… Mevsim kış, kocaman yorganı ıhlıya pıhlaya soyup, yeni nevresim takımını giydirmek gerek şimdi… Keşke haftasonu Kuzey ile beraber yapsaydım…
Banyoya adım atıyorum. Lavaboların ovulması, tuvaletin fırçalanması, tuvalet kağıdı rulolarının değiştirilmesi gerek. E, çöpü de döksek fena olmaz. Acaba bu ruloların bittiğini sadece ben mi fark ediyorum? Sanırım erkek kısmının genetik kodu yazılırken tuvalet kağıdı çipi eksik kalmış. Ruloyu değiştirip bilgisayarımın başına geri dönüyorum.
Aniden çamaşırlar aklıma geliyor. Dün gece bir makina yıkayarak kurutucuya koymuş ve ikincisini de yıkanmak üzere çamaşır makinasına atmıştım. Kurutucudakileri elllemesem mutlu mutlu beni bekleyeceklerdi, ama, yıkanmış çamaşırları nemli olarak bırakmak olmaz. Mecburen, kurumuş çamaşırlar katlanmak üzere salondaki kanapenin üzerine yerleşiyor ve nemli çamaşırlar da kurutucuya giriyor. Ah o namussuz çamaşırlar… Şimdi “Deterjanla pakla beni! Tez elden katla beni!” diye seslenir de durur…
Bilgisayarımın başına oturuyorum ama çalışmak ne mümkün… Tasarladığım websitesi bana, ben de ona bakıyorum. Emailler yanıtlanmak üzere bekliyor. Facebook ve Twitter sayfama gelen mesajlar cik cik ötüyor. Can yuvadan gelene kadar ne kadar iş yapabilirsem kar. Ama neyi yapsam? Nereden başlasam? Çok popüler bir kadınım kahretsin. Herkes beni çağırıyor. Tabaklar, çamaşırlar, lavabolar “Gel de bir hoşbeş edelim” diyor. Ev işleri nankör canım, nankör… “Daha iki gün önce görüşmüştük. Bugün görüşmesek. Bir rahat bıraksanız da çalışsam” diyorum, ağlamaklı. Büyük boy yemek tenceresi kaşlarını aşağıya yukarıya oynatarak “Cık!” diyor “Beni hemen şimdi halledeceksin. Yoksa fena halde kokuturum ortalığı… Ayrıca akşama yemek pişirmek istiyorsan bana muhtaçsın canım…”
Can’ın oraya buraya yayılmış oyuncaklarını ve keyfine göre giyip-çıkarıp sağa sola attığı mini mini kıyafetlerini hiç saymıyorum. (Aaa, çaktırmadan saymışım…) Oyuncakları bırakın, benim mutfak alet edevatıma da göz koymuş durumda cüce efendi. Her akşam oyuncaklarını toplarken evin muhtelif köşelerine yayılmış tencere, tava, çaydanlık, tahta kaşık gibi eşyaları da ait oldukları dolaplara döndürüyoruz.
Bu karmaşada çalışamayacağıma karar verip temizliğe girişiyorum. Şükür ki ev küçük… Onu ov, bunu yıka, ötekisini katla derken saatlerim gidiyor. Yine de temiz ve düzenli ev motivasyonumu artırıyor. İç rahatlığı ve müthiş bir enerjiyle bilgisayardaki işlerime girişiyorum.
Akşamüstü oğluş ve akşam saatlerinde de koca şenlendiriyor evi. Evimi toplamış, işlerimi bir ölçüde tamamlamış, yemeğimi de pişirmişim. Gönül daha ne ister? Lakin şımarık bu gönül, bu gönül uçarı… İstiyor ki yapılan işler için ufak bir teşekkür gelsin… Evet beyler, bin defa aynı işleri yapsak da ve hatta siz de temizliğe yardımcı olsanız da yine de bekliyor o iki ufak kelimeyi insan…
Akşam oğluşu yatırdıktan sonra koca kişisiyle keyifle portakal sömürüp, televizyon izliyoruz. Güzel bir dizi bulmuşuz keyfimiz yerinde. (Merak edenler için bu aralar Revolution’a başladık…) Dizi izlerken bir yandan da cır cır konuşuyor, günün kritiğini yapıyoruz. Birden aklıma düşüyor… “Ev temizlendi. Memnun musunuz efeeem?” Gün boyu bin tane işe koşarak yorulan ve çoğu zaman da, hakkını yemeyelim, temizliğe başarı ile yardım eden kocam, bir dilim portakalı ağzına atarak bana dönüyor “Temizlik mi yaptın? Kusura bakma fark edemedim. Eline sağlık.” Ağzım açık kalıyor.
O anda seneler öncesinden bir manzara flashback yapıyor. Annem gün boyunca temizlemiş, toplamış, pişirmiş, kotarmış. Akşam yorgunluktan şişmiş ayaklarını kanapeye uzatarak sızlanıyor. Babam diyor ki “Ben senin bunları yapmanı istemiyorum ki… Hiçbirini yapmasan da olur. Boşuna yorma bu kadar kendini.” Annem “İçime sinmiyor” diyor. Acaba ben de anneme mi dönüşüyorum?
Yok kardeşim. 40 fırın ekmek yesem de asla annem kadar temizlik ve düzen yapmam/yapamam. Annemin mutfak tezgahında o bulaşıklar asla birikmez. O yatak hep toplu, lavabolar hep pırıl pırıldır… Benim ancak 2-3 günlük periyotlarla biriktirerek yaptığım işleri o günlük olarak halleder. Bence kendini gereksiz yere yıpratıyor. Ama konumuz annem değil zaten. Konumuz ev işleri deyince “Kadınlar Venüs’ten, erkekler Mars’tan” ve hatta “Tüm erkekler aynı” 🙂
Demem odur ki, ev işi diye kendinizi çatlatmayın. İşler bir şekilde halloluyor. Arada bitlenmeye mahal vermeden ya da belediye ekipleri “çöp ev” diye evi basmadan önce halledersiniz. Ha içinizden geliyorsa o ayrı. Yine de iflah olmaz temizlik düşkünlerine tavsiyem içinizdeki o sese bazen “Bir sus!” deyin. Oturun kahvenizi için, ayaklarınızı uzatıp dergi okuyun. Arkadaşlarınızla buluşun. Ne bileyim, hoşunuza giden birşeyler yapın. Erkeklerin gerçekten ev temizliği ve düzeni diye bir beklentisi yok çünkü. Bizim niye olsun ki?
Vallahi o belediye ekipleri bizim evin önünden geçmeye yakın temizliyorum, sağ olsun eşimle beraber hem de.. Ve o zaman daha kıymeti oluyor 😀 ama ani misafir baskınları kabus oluyor o ayrı 😉
İlahi Gözde! Güldürdün beni… Bir karikatür dolaşıyordu internette… Arada misafir gelmese bu ev hiç temizlenmeyecek diye 🙂 Sen yazınca aklıma o geldi. Hınzır hınzır güldüm. Veee, yaşasın evi beraber temizleyen eşler!
Hiç önemsemez olurmu?
Kimi erkek vardır evi temiz bulmak istediği gibi bırakmıyor maalesef. Hem dağınık hem pasaklı hem arkasından temizlikçi koşsun ister.
Kimi erkek vardır titizdir, o da sürekli karışıp eleştirip durur. Hastamısın, hamilemisin, bulantılımısın..? Takmaz laflarını esirgemez. Cicim aylarindaki kadar yardım da etmez çalışmayı bahane ederek. O daha acımasızdır… Bu da yetmezmiş gibi akrabadan titizlik hastalığı olan biriyle illaki konu döner dolaşır temizliğe gelir, titiz erkek şahıs da seni çok iyi anlıyorum der. Bunu 2 sefer yaptı… Bana imada mı bulunuyor diye demeden edemiyorsun. Insan bu kadar mi vicdansiz olur?
Hmmm, bence bir haftasonu eşinle rolleri değiştirmeyi öner. O senin yaptığın işleri yapsın, sen de onunkileri… Bakalım nasıl olacak titizliği 🙂
Biter mi ev isi yap yap yine birikio hele arkanda sen ev supururken sevimli minik yavru:) dolasip elektirik supurgesinin ustune bi guzel oturursa ,mutfak ta bulasiklari toplayim derken sebzeligin icine bi guzel oturur onu evin icinde sebzelikle bi tur surmen icin aglarsa daha cok birikir isler en iyisimi dagilsin dagilacagi kadar nasil olsa yine dayamayip toplayacagiz arkadindan bi ohhh…ne hale gelmis bu ev deyip;))
:))) Ahahaha, evet, çocuklar ufakken toplu olmaya çalışmak beyhude… Bitlenme noktasının az ötesine gelince hızla üstten toparlamak yeterli :)))
Keyifli günler dilerim Vahide
Ah hanımlar ahh, bitmeyen işler yüzünden kendimi beceriksizlikle suçluyordum ama görünen o ki, hepimiz aynı haldeyiz. Hele destek vermeyen koca ve sürekli dağıtan çocuklar olunca.. Allah yardımcımız olsun ne diyeyim, vallahi bugün mutfakta işler tezgahta dururken, sinirden kendime bi kaselik puding yaptım (hazır da değil, pekmezli özel tarif) halıya oturdum afiyetle yedim. Yani normalde kahve içilir de, o bana çarpıntı yapıyor, ben kendine puding hazırlayanlardanım 🙂 Neyse işler bitmez anladım, bundan böyle sık sık keyfime bakmaya çalışacağım inşaAllah. Aylardır takıntı yaptım, sabah 5’te kalk, şu, bu, öteki, beriki, amaann.. Bitlenmeye az kala görüşürüz işlerle bundan sonra, off :))
Merhaba Seher,
Paylaşımın için çok teşekkür ederim. Hepimiz aynı durumdayız. Eminim sen de evini gayet güzel idare ediyorsun. Kendini çok yormamaya çalış. Bahsettiğin gibi minik kaçamakların keyfini çıkar.
Kocaman sevgiler,
Yazınız için ben teşekkür ederim asıl. Doğrusu eskiden olsa “evi hiç ama hiç idare edemediğimi” söylerdim. Çabala çabala, arkanı dön, hop yine aynı.. Ve bu durumda nedense hep kendimi suçluyordum.. Oysa evde herkes dağıtır, bi tek ben toplar, temizlerken, evim bundan daha temiz ve düzenli olamazdı ki zaten 🙂 Kısaca kendime zulmediyormuşum, yeni anladım. Ve dediğiniz gibi, minik kaçamakların keyfini bundan sonra es geçmeyeceğim inşallah 🙂
Benden de sevgiler bu arada, dağınık da olsa ailece hep mutlu günleriniz olsun 🙂
Çok teşekkürler, sevgiler…
Keyifle okudum roman okurmus gibi hissettim hicccc bitmesin istedim ve ne yazik ki kendimi gordum ev işine asla yetisemiyorum cok daginik bi kocayla ve dur durak bilmeyen hic oturmama yemini etmis 19 aylik bebeyle imkansiz.eşim zaten dillere destan olacak bir insan yedigini ortada birakir coraplar heryerde ben kizincada ben onu ordan zaten alacaktim ki der?yoruldum velhasil…….