Herkese 31. haftadan güzel bir merhaba,
Hamilelikle ilgili özleyeceğim şeylerden biri de bu günlükler olacak galiba; her hafta aslında insan ne kadar çok şey yaşıyor. Ben arada not alıyorum da öyle aklımda kalıyor. Yoksa geriye dönüp baktığımda kocaman beyaz bir sayfayla baş başa oluyoruz. (Bu yazı biraz uzun olabilir, baştan uyarayım; çenem düştü.)
Bu hafta bir değişiklik yapıp haftanın en önemli haberini en önce vereyim; sanırım doktorumuzu bulduk. Yaşasıııın! Heyooo! Yupppiiii! Hani derler ya, “Büyük konuşma diye, sonra onları yutarsın” falan. İşte ben bu hafta onu yaşadım. Sürecin en başından beri söylediğim bir şey vardı; “Ben kadın doktora gitmem, onlar çok kaprisli oluyor.” İşte bu hafta, bayıla bayıla eşimin tamamen internetteki tavsiyelerden bulduğu Ebru doktora gittik. Gittiğimiz hastane de benim öncesinde işyeri servisiyle önünden geçip, her geçtiğimde “Bu hastaneye kim gider ki…” diye gülüp geçtiğim yer! Evet yuttum tüm söylediklerimi. Hastane küçük/butik bir özel hastane olmasının dışında(yanında) gayet temiz ve düzenli idi; şaşırdık. Doktor kadın olmasına rağmen ve azıcık soğuk durmasına rağmen son derece ilgiliydi. Tam 40 dakika boyunca bizimle ilgilendi. Daha önce hiçbir doktorun sormadığı kadar detaylı sorular sordu, notlar aldı. Daha önceki doktorumuzu neden bıraktığımızı da sormadı… Kısacası, doktoru ve hastaneyi gayet sevdik. Umarım bu memnuniyet sonuna kadar gider.
Bebişimizi, pardon Elif’imizi görmek her şeye yetti zaten. Maşallah sağlığı ve keyfi yerinde. Geçen gün ayran içerken “Bu bebe tekme atmıyor, bildiğin takla atıyor” dediğimde bana inanmamışlardı. Oysa gördük ki cidden başı aşağı pozisyona geçmiş. Şimdi ayran içmeye korkar oldum.
Parmaklarıma artık “dolmalarım” diyorum. Bence sempatik ama doktora göre bu tipik bir magnezyum-kalsiyum eksikliğiymiş. Bir hap verdi bunun için. Neyse ki hala çıkarabiliyorken yüzüğümü falan çıkarmıştım 🙂
Bu hafta işyerine başlamam münasebetiyle Elif’in hareketleri işyerinde ciddi anlamda azaldı, hatta bir ara korktum. Meğerse garibim benimle beraber strese giriyormuş. Akşam babayı görünce yine tekmelere, Meksika dalgalarına devam etti de endişemiz geçti. Demek ki neymiş; anne ne yaşarsa bebek de onu hissedermiş. Bu hem iyi, hem de kötü. Stresli olduğum zamanlarda kendimi suçlu hissediyorum bebek de bunları yaşıyor diye. Ben de şimdilik çözümü 32. haftada işyerine “Sen sağ ben selamet” demekte buldum. Ebru doktor çok şaşırdı; “Herşey iyi, neden izne ayrılıyorsun?” dedi. Kısaca yaptığım işi anlatınca bana hak verdi. Şimdi işyerinde haftaya Cuma günü vereceğim rapora odaklandım. Zaman azaldıkça benim de sabrım azaldı. Eşimin deyişiyle “Sık dişini Esoş!” 🙂
Bu aralar Elif’i hemen herkes rahatlıkla hissedebiliyor ve mutlu oluyor. Ama kuzenimin çocuğu 15 yaşında bir bıdık tekmeyi hissedince öyle bir korktu ki sanırım onu hayatı boyunca unutamaz. Annesine de “Esra kim bilir neler yaşıyor” demiş…
Hamilelik öncesi günlük tuvalet ziyaretim ortalama 10 idi diyelim. Bu sayı hamileliğin başlangıcında ortalama 17’ye şimdiyse 20’lere çıktı. Neredeyse tuvalette yaşıyorum. Böyle olunca da işyerine gidene kadar mutlaka bir benzin istasyonuna uğruyoruz. Bazılarıyla ahbap olmama az kaldı. Bir tanesinin havlu kağıtlık yerinde gülümseyen bir surat “Bugün harika görünüyorsun” diye göz kırpıyor. Ben de şaşkınım ya her seferinde teşekkür ediyorum. Keşke tüm tuvaletlere böyle mesajlar yazsalar 🙂
Elif’in anneannesi yani annemin geçtiğimiz haftalarda YouTube’dan bakarak ve azimle hayatındaki ilk yeleği örmeye çalıştığından bahsetmiştim sanırım. İşte o yelek sonunda bitti! Annem kendi zevkine göre sarı renk ve kahve çekirdekli bir model yapmış. Biz çok duygulandık açıkçası. Azmine de hayran kaldım. Anneme azıcık çeksem ne olurmuş sanki… Eşim de anneme takılıyor, “Kızlarına yapmamışsın ama bak torununa yaptın. Elif daha kıymetli tabii…” diye. Annem de onu ciddi alıp biz bozulmayalım diye “Yok canım, kızlarım da kıymetli!” diyor; komik.
Erkekler ne zaman “baba” olur? Bilmiyorum. Sanırım erkeğine göre değişiyor. Bizdeki modelde hamilelik haberiyle beraber babalik duygusunun filizlenmeye başladığını ama kızı olacağını öğrenince iyice toprağa yerleştiğini fark etmiştim. Hareketlerini hissetmesiyle beraber gözlerinde yıldızlar parlıyordu. Geçen gün oldukça hareketli bir köpekli eve ziyarete gittiğimizde de anladım ki bizimki “baba” olmuş. Bir koruma halleri ki sormayın gitsin. Köpek muhtemelen karnımdaki canlıya “merhaba” demek istiyordu ama sadece koklayabildi 🙂
Hazırlıklarımızın iyi gittiğini eve neredeyse her gün gelen kolilerden takip edebiliyoruz. Taa en başında aldığım slingi de bu hafta pek çok yerde gördüm. İnsanlar özellikle ilk dönem için şiddetle tavsiye ediyorlar. Hatta geçen gün işyerinde bir arkadaşım (erkek) bana dedi ki: “Esra sana bir ürün tavsiye edeceğim ama galiba Türkiye’de yok, bize yurtdışından bir arkadaşımız getirmişti. Evde bulursak sana verelim. “ Ben de merak ettim, nedir dedim. “Bir bez parçası böyle, anne vücuduna sarıyor ve bebek çok rahat uyuyor” dedi. Bu harika anlatımı bir erkek yaptığı için onun “sling” olduğunu anladım. “Ohoo dedim, biz alalı çok oldu… ” 🙂
Uykuuuu..biraz uykuuu.. tüm isteğim buydu… Sizin değil mi yoksa?
Önümüzdeki hafta için motivasyonumu uzun zamandır göremediğimiz babaanne-dede ziyaretinden alıyorum. Kısa süreli de olsa harika yemekler yiyip, uzuuun (ben arada uyumazsam) sohbetler edeceğiz, yaşasın.
32’ye 1 kalan haftamı da sağlimen atlatalım, bize şans dileyin. Bu haftanın pozu da kendine koridorda yer bulan yılbaşı ağacından…
* Aydınlanmalarımız bitti sanmayın; sadece lafı uzatmak istemedim.
Herkese neşeli, sağlıklı, uykulu, tatlı günler bol güneşler (bereketli yağmurlar) dileriz.
Sevgiler,
Esra & Elif
Esracım,
Anneciğinin azmine ve bu azmin sonucunda ortaya çıkan el emeğine bayıldım. Ellerine sağlık.
Umarım bu hafta herşey yolunda gitmiş ve izine çıkabilmişsindir. Yeni yazını merakla bekliyorum.
Sevgiler
Azim çok önemli gerçekten.. Hele ki motivasyonun yüksekse 🙂 Sevgiler
bende 31 haftalık hamileyim ve uykusuz günlerim çok yakında başlıyor ve çok korkuyorum