Dünyayı Kucaklayan Anneler sohbetler serimin üçüncü yazısı için bugün taaa Afrika’ya uzanıyorum. Senegal’de eşi ve 15 aylık kızı Havva Ekin ile yaşayan Özlem’le tanışacaksınız bugün. Büyülü kıta Afrika’nın batısında, deniz kıyısı bir ülke olan Senegal’e yerleşmek ne de büyük bir değişim. İzmir’li Özlem bu değişimin hayatına ve annelik tarzına büyük katkısı olduğunu söylüyor. Bir yandan Fransızcasını geliştirmeye çalışırken, diğer yandan minik kızını büyütüyor. Özlem ve ailesiyle beraber Senegal ve Gambiya’yı gezmeye hazır mısınız?
Kendini biraz tanıtır mısın? Kimdir Özlem Yücel? Afrika’nın neresinde yaşıyorsun?
İsmim Özlem Yücel. 33 yaşında, İzmirliyim, öğretmenim. 7,5 yıllık evli ve 15 aylık bir kız çocuğu annesiyim. Şu anda Senegal’in başkenti Dakar’da yaşıyorum.
Senegal’e yolunuz nasıl düştü? Ne kadar sürecek Afrika maceranız? Afrika’da yaşayacağınızı öğrenince ailenin yaklaşımı nasıl oldu?
Senegal’e yolumuz eşimin işi vesilesiyle düştü. Aslında onun işinden dolayı yıllardır Afrika ile içli dışlıydık ve böyle bir duruma hep hazırlıklıydık ailecek. Sadece ülke değiştirme zamanının kızımızın çok küçük olduğu bir döneme denk gelmesi bizi tedirgin etti. Bu yüzden kızımızın biraz büyümesini bekledik. Önce eşimi gönderdik, birkaç ay sonra da biz geldik. Ailelerimiz açıkçası en çok minik torunlarından ayrı kalacak olmaktan dolayı biraz üzüldüler. Herhangi bir değişiklik olmazsa 2 yıl kadar buradayız.
Afrika deyince akla belki egzotik hayvanların yaşam alanı olan uçsuz bucaksız çayırlar, belki Kuzey Arfika’nın çölleri ama ille de kurak bir iklim geliyor. Ama her yerin o şekilde olmadığından eminim. Sizin yaşadığınız bölgede iklim, bitki örtüsü ve hayvanlardan bahseder misin?
Afrika öyle büyülü ve başka bir dünya ki bunların hepsi geçerli aslında. Biz Dakar şehir merkezindeyiz. Dolayısıyla Afrika denince ilk akla gelen türden bir ortamda yaşamıyoruz. Ancak beklediğimden yeşil, palmiye ve hindistan cevizi ağaçlarının bol olduğu bir bitki örtüsü var. Ayrıca baobab ağacı gibi ilk kez karşılaştığım ve adını bilmediğim çok sayıda ağaç ve bitki de var. Yakın çevrede büyük ormanlar ya da uçsuz bucaksız çayırlar görmedim açıkçası. Fakat ülkenin doğusuna seyahat ederken bolca gördük. Burada çöl yok ama çöle yakınız. Tozunu çekiyoruz maalesef. İklimi yıl boyu yaz ve bahar mevsimi tadında. Burada kış en fazla bizim bahar ayları gibi. Yağmur mevsimi sıcak, nemli ve yağışlı geçiyor. Hayvanlara gelince burada değişik kuş türleri, maymun ve pelikan dışında daha önce görmediğim türlere rastlamadım. Ama Gambiya seyahatimizde maymun, Afrika kertenkelesi, akbaba ve domuz filan görmüştüm. Senegal’in iç ve doğu kısımlarında yer alan ormanlarda daha vahşi türlere rastladığı söyleniyor.
Senegal kültüründe hiç alışamadığın bir yön ve hemen uyum sağladığın bir yönü anlatır mısın?
Senegal kültüründe insanların misafirperver ve dostça yaklaşımları kolay alışmamı sağladı. Ayrıca aile bağları ve geniş aile olarak yaşamaları bana bizim kültürümüzü anımsattı. Asla alışamam dediğim yönleriyse yemek kültürü. Genelde çok keskin çizgilerim olmadığı için aklıma başka bir şey gelmedi doğrusu. Ne de olsa insan her şeye alışıyor bir şekilde.
İnsanlar hakkında genelleme yapmak doğru olmaz, her zaman istisnalar olacaktır. Ancak her ülkede kah ilkimden, kah içinde yaşanılan kültürden gelen, o ülke insanlarının bazı tipik özellikleri, davranışları olabilir. Tipik bir Senegal’liyi bize anlatır mısın? Aile yaşantılarını gözleme şansın oldu mu?
Tipik bir Senegalli daima gülümser. Rahat ve birazcık da ağırkanlılar. Genel olarak çok sempatik, sıcakkanlı insanlar. Çok sevdim ben Senegallileri. Ayrıldığımda kesinlikle özleyeceğim. Aile yaşantılarını çok yakından gözleme şansım olmamakla birlikte, dediğim gibi birbirlerine bağlılar ve geniş aile yaşantısı yaygın.
Senegalliler Türkiye’den geldiğini öğrenince nasıl yaklaşıyor?
Senegalliler Türkleri çok seviyorlar ve Türkiye’den geldiğimizi duyunca çok yakınlık gösteriyorlar. Birçoğunun Türkiye’yi görme hayali var.
Tipik bir günün nasıl geçiyor?
Sabahları kızım erken uyanıyor. Onun kişisel bakımı, kahvaltı ve oyun faslı derken öğle uykusu vakti geliyor. Ancak o uyurken genellikle ben de yanında oluyorum. Çünkü kızım uykuyu seven bir bebek değil hemen uyanıyor. Uyandığında da tekrar uykuya dalması için benim desteklemem gerekiyor. Bu nedenle o uyurken ben de onun yanında kahvemi içip, kitabımı okuyor, yazılarımı yazıyorum ya da Fransızca çalışıyorum. Bazen de kısa bir öğle uykusuyla ödüllendiriyorum kendimi. Kızım uyanınca öğle yemeği, oyun ve akşam üstü yürüyüş. Genel olarak bir günüm böyle geçiyor. Bazı akşamlar kızımızın keyif ve uyku durumuna göre yemeğe çıkıyor ya da kısa çevre gezileri yapıyoruz. Hafta içi tek değişiklik bir gün Fransızca hocam geliyor, ders alıyorum. Ben de hocama Türkçe ders veriyorum. Benim için çok keyifli bir aktivite oluyor. Hafta sonları ise genelde gezerek geçiyor diyebilirim.
Senegal’de yaşam pahalı mı? Kira, yemek, giyim gibi temel ihtiyaçları Türkiye ile karşılaştırır mısın?
Burada yaşam pahalı. İyi bir muhitte, orta karar bir evde oturmak için bile ciddi rakamları gözden çıkarmak gerekiyor. Gıda ve diğer birçok sey ithal olduğu için pahalı. Et ve deniz ürünleri bizim ülkemize göre daha uygun. Giyim kuşam ise hem çok pahalı, hem de istenilen çeşit ve kalitede ürün bulmak zor. Ben ve benim gibi çok kişi giyim ihtiyacını buradan karşılamıyoruz.

Afrika’da seyahat etme şansın oldu mu? Olduysa nereleri gördün? Şu anda yaşadığın yerden farklı mıydı?
Buraya geldigimizden beri ülkenin güneybatısındaki Zigouchor şehrine ve Gambiya’nin başkenti Banjul’a seyahatlerim oldu. Bu seyahatler benim için gerçek Afrika ile tanışma fırsatıydı. Bilhassa Zigouchor seyahati… Karayolu ile 8-9 saatlik bir yolculuktu. Özellikle karayolunu tercih ettik ki ben de bahaneyle çevreyi görmüş olayım. Zaman zaman doğru dürüst yol bile yoktu. Kıpkırmızı toprak yollarda güçlükle ilerlediğimiz oldu. Doğa muhteşemdi. Yer yer geniş çayırlar ve bolca orman vardı. Bazı yerlerde ağaçların ve bitkilerin sıklığı birbirine karışmıştı. İnsan girmeye kalksa asla yol alamaz aralarında. Bana en ilginç gelen ise Afrika karıncaları olan termit yuvalarıydı. Kırmızı kaya görünümüne sahip bu yuvalar… Dışarıdan güçlü bir darbe de alsalar içeriden anında tedbir alıp onarıma başladıkları için yok edilmesi pek de mümkün degilmiş bu yuvaların. Bu nedenle bazen ekili alanların ortasında bile rastladık. Hatta bazı yerlerde o kadar çoktu ki… Doğanın tüm güzelliğinin yanında müthiş bir geri kalmışlık da görüyorsunuz tabii. Saz çatılı, elektriksiz, susuz evlerin olduğu küçük küçük köylerden geçtik. Kuyuların başında su çeken ve ilkel şartlarda çamaşır yıkamaya çalışan insanlar, çayırlarda yalın ayak, üstü başı perişan çocuklar neler neler… Bu manzaraların etkisinden hala çıkamadım. Gittiğimiz şehir de çok geri kalmış, yoksul bir şehirdi. Bir dönem güvenlik sorunlarının yaşandığı, sonradan her şeyin kontrol altına alındığı bir şehirmiş. Şehrin merkezini ben şehrin oldukça dışında bir yer zannetmiştim, düşünün artık nasıl bir şehir. Gambiya yolculuğunda ise bu manzaralara daha az rastladık. Nehir ve okyanusun birleştiği bir noktadan feribotla geçtik. O esnada bir yunus sürüsü denk geldi. Yakından görme fırsatımız oldu, çok güzeldi. Banjul küçük ama turistik bir şehir. Gittiğimizde turizm sezonunun başıymış, otellere Avrupa’dan turlar geliyordu sürekli. Zaten gayet hoş oteller de var. Yani oradan ummayacağınız türden. Ayrıca çeşitli doğal parklar var gezilebilecek, pigue denen sandallarla turlar da yapılıyor.

Uzaklarda, bambaşka kültürlerin içine tatil için gitmek ayrı, yaşamak için gitmek ayrı bir deneyim oluyor. Afrika’ya yaşamaya gidecek olanlara yanlarına almalarını önereceğin 3 önemli eşya nedir?
Buraya yaşamak için geleceklere önerebileceğim ilk 3 şey bolca kıyafet, Türk çayı ve çaydanlık. Gerisi bir şekilde bulunuyor. Ha pahalıya mal olabiliyor ya da aradığınız tatta, nitelikte olmuyor ama illa ki bulunuyor aranınca. Bir de eğer çocuk sahibiyseniz bol oyuncak, sürekli kullanilan ilaçlar ki bu yetişkinler için de geçerli çünkü her ilaç bulunmuyor ama muadilini buluyorsunuz. Yine de benim gibi garanticiyseniz ve işinizi şansa bırakmak istemiyorsanız mutlaka ilaçlarınızı yedekli getirmenizi öneririm.
İleride Türkiye’ye döndüğünde Senegal’den hatıralarında yaşatacağın bir şey ne olurdu?
İleride Türkiye’ye döndüğümde Senegal ile ilgili en çok hatırlayacağım neşeli, hayat dolu, yardımsever ve saygılı insanları olacak. Bir de güzelim doğası tabii.
Hangi mutfakları seviyorsun? Bize bir Senegal yemeği tarifi verir misin?
Ben galiba yemek konusunda biraz tutucuyum. Farklı tatları denemede çok da cesaretli olduğum söylenemez. Senegal’in en meşhur yemegi “Thiéboudiène”(ceebou dienne, Türkçe okunuşuyla çebucen). Bir tür balıklı pilav diyebilirim. Bunun bir de etli versiyonu var, o da çebuyap. Ben etli olanının Türk damak zevkine uygun olarak yapılmışını yedim ve beğendim. Tabii aslı nasıldır hiçbir fikrim yok. Açıkçası mutfak konusunda zayıf olduğum için herhangi bir yemeğin tarifini de almadım şimdiye dek. Burada birçok ülkenin mutfağını bulabilirsiniz. Çok şık, güzel, şirin ve temiz yerler var. Lübnan restoranları çok yaygın. Benim de favorim onlar; çünkü bizim mutfağımıza çok benziyor. Özlediğim lezzetlerle hasretimi bir ölçüde giderebiliyorum bu sayede.
Bir kızın var. İsmi ve yaşı nedir? Doğumu Senegal’de mi yaptın? Doğumun nasıl bir tecrübe oldu?
Kızım Havva Ekin 15 aylık. Doğumu Türkiye’de oldu. Zaten buraya gelme durumumuz o 6 aylıkken ortaya çıktı. Kızım 10. ayını doldurup belli aşılarını tamamladıktan sonra buraya geldik.
Yaşamımızdaki her büyük değişiklik bizde bir iz bırakır. Bambaşka bir kültürün içinde yaşamak da böyle bir değişiklik… Afrika’da yaşamanın annelik stiline bir fark kattığını düşünüyor musun?
Afrika’da yaşamak sadece anneliğime değil tüm yaşantıma farklılık kattı. Bir kere hayatımızdaki olağan gördüğümüz küçücük şeylerin bile ne kadar değerli olduğunu gördüm. Yakınacak ne kadar az şeyim olduğunu gördüm. Annelik konusunda ise daha rahat ve endişesiz bir anne olmayı öğrendim; çünkü aksi takdirde küçük bir çocukla hayat olduğundan çok daha zor geçer ve anın tadını çıkaramazsınız. Ayrıca dünyadaki en kıymetli çocuk kendi çocuğumuzdur hepimiz için. Ama aslında bunun ne kadar bencil ve yanlış bir düşünce oldugunu fark ettim. Daha doğrusu farkındaydım ama farkında olmanın da bir adım ötesine geçtim diyelim.
Kızın okula gidiyor mu? Evetse biraz okullarından bahseder misin? Eğer evde eğitim veriyorsan neler yaptığınızı anlatabilir misin?
Kızım henüz çok küçük olduğu için okula gitmiyor. Bu nedenle okullar konusunda çok bilgi sahibi değilim. Ancak okulların birçoğunun şartlarının çok da iyi olmadığını biliyorum. Eğitim dili Fransızca. Ayrıca Fransız okulları ve kreşleri var bildiğim kadarıyla. Kızım biraz daha büyüdüğünde burada olursak kreşe yollamayı düşünüyoruz.
Dil konusunda neler yapıyorsunuz? Yerel dil nedir? İletişim konusunda sıkıntı çekiyor musunuz? Kızının dile adaptasyonu nasıl oldu?
Ülkenin resmi dili Fransızca ancak birçok etnik grup var ve bunların her birinin kendi yerel dilleri var. En büyük etnik grup Woloflar ve onların dili Wolofca halk arasında en çok kullanılan yerel dil. Dil konusunda benim tabii sıkıntım oldu; çünkü Fransızca’yı hiç bilmiyordum. Biraz İngilizcem var ama uzun yıllardır kullanmayınca onda da oldukça geri kaldığımı gelince fark ettim. Neyse ki insan mecbur kalınca hafıza hızlı çalışıyormuş, unuttuklarımı çabuk hatırladım. Şu an Fransızca dersi alıyorum. Hocam Türkçe’yi öğrenmeyi çok istediği için ben de ona Türkçe dersi veriyorum. Bu dersler esnasında İngilizce anlaşıyoruz. Bu sayede İngilizcemi de geliştirme fırsatım oluyor. Eşimden dolayı dil konusunda çok da sıkıntı cekmedik ama o olmadığı zamanlarda benim tabii ki zorlandığım oldu. Kızım çok küçük henüz fakat etraftaki konuşmalara tepki verdiğini gözlemliyorum zaman zaman. Mesela evimizdeki teyzemizle çok güzel iletişim kuruyor ve onun söylediklerine, anlattıklarına bazen çok bilinçli tepkiler veriyor.
Senegal’li annelerin çocuklarını nasıl büyüttükleriyle ilgili gözlemlerini paylaşır mısın?
Senegalli anneler gözlediğim kadarıyla çocuklarını çok rahat büyütüyorlar. Burada rahattan kast ettiğim yaşam şartları ve olanaklar değil tabii, annelerin tutum ve davranışları. Çocuklarını bizdeki gibi belli kurallarla büyütme imkanları yok. Çocuklar bebeklikte annelerinin sırtında bağlı olarak onlarla her yere gidiyorlar. Güneşin altında başları şapkasız, altları bezsiz uyukluyorlar çoğu kez. Onları o halde görünce çok ama çok üzülüyorum gerçekten. Beslenmelerinin de yetersiz olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Kızımın alerjik bir durumu vardı ve bazı besinleri tüketemiyordu ayrıca sağlıksız her türlü yiyeceği de yedirmiyoruz tabii. Bunu gören bazı Senegalliler şaşırıp, neden yedirmediğimizi sormuşlar ve endişelerimizi çok da ciddiye almamışlardı.
Biraz da Afrika’da çocuk olmaktan bahseder misin? Türkiye’deki çocuklarla karşılaştırırsan, Afrika’lı çocuklar hakkında gözlemlerin nedir?
Afrika’da çocuk olmak zor gerçekten. O kadar çok şeyden mahrumlar ki içimi en çok acıtan hep o masum, güzel yüzler oluyor. Burada hasta ve engelli çok çocuk var maalesef. Kimbilir birçoğu çok basit sebeplerden o hallerdeler. Belki basit bir tedaviyle hallolabilecek sorunlar onların kaderi olmuş durumda. Ancak tüm yoksunluk ve yoksulluklarına rağmen hep gülen, mutlu çocuklar. Neredeyse ağlayan çocuk görmedim. Hatta bizim çocukların çok fazla ağladığını düşünmeye başladım.
Son olarak ilave etmek istediğin bir şey var mı?
Sevgili Tanla bana bu fırsatı tanıdığın için çok teşekkür ederim. Soruların sayesinde yaşadığım yeri daha iyi değerlendirme fırsatım oldu ve kaçırdığım ayrıntıları da görmüş oldum.
Özlem’i Instagram’da @afrikadabiranne olarak takip edebilirsiniz.
Bu sohbet serisinin diğer yazıları:
Dünyayı Kucaklayan Anneler: Katar’dan Esra
Dünyayı Kucaklayan Anneler: Japonya’dan Duygu
Dünyayı Kucaklayan Anneler: Amerika’dan Tuce
Dünyayı Kucaklayan Anneler: Almanya’dan Zeynep
Siz de şahsen/blog dünyasında/sosyal medyada tanıdığınız, yabancı eşi olan ya da olmayan ama mutlaka yurtdışında yaşayan bir anneyi bu yazı dizisinde görmek istiyorsanız bana blogumun iletişim sayfasından mesaj gönderin.