in

Dünyayı Kucaklayan Anneler: Amerika’dan Tuçe

Katar’dan Esra ile ortadoğuda başlayan,  Japonya’dan Duygu ile uzakdoğuya uzanan, Senegal’dan Özlem ile Afrika’yı tanıdığımız Dünyayı Kucaklayan Anneler sohbet dizisinin dördüncü yazısında Amerika’dan Tuçe ile tanışacaksınız. Benim gibi ilginç ismiyle dikkatimi çeken Tuçe, Amerika’nın kuzeydoğusunda, Ohio eyaletinde eşi Shane, çocukları Ada Gianna ve Aslan Joseph ile yaşıyor. Süper güçleri olan kızı Ada ve adını favori kitaplarımdan Narnia Günlükleri’ndeki Aslan’dan almış olan oğluyla Tuçe, Instagram’da (@tucegiblin)  sağlıklı beslenme ve doğal yaşam konusundaki ipuçlarıyla takip etmeye değer. Çok kültürlü yaşamın tam anlamıyla hayat bulduğu bu ailede, kendini “cam gibi, gizlisi-saklısı olmayan bir kadın” olarak tanımlayan ve bu tanıma benim de katıldığım Tuçe’yi eminim siz de çok seveceksiniz.

Kendini biraz tanıtır mısın? Kimdir Tuçe Giblin?
Tuçe Giblin, 30 yaşında, bir kız bir oğlan iki çocuk annesi, Amerikalı eşi olan Amerika’da yaşayan, hafif deli bir kadın. Resmi, müziği, kitap okumayı sever. Sürekli yenilik, öğrenme peşinde koşar, çabuk sıkılır. Bu aralar sağlık, doğal yaşam, beslenme gibi konularla kafayı bozmuştur.

Tuğçe ismini duymuştum ama Tuçe’yi hiç duymadım. Az rastlanan isminden dolayı hayatım boyunca Damla, Tabla, Tanya ya da Anna gibi değişik şekillerde çağırılmış biri olarak sormasam olmazdı. 🙂 İsminin anlamı ne?
Evet bende bu konuda çok problem yaşadım. Tanımayanlar için Instagram hesabımda yazmasına rağmen, hala hitap ederken Tuğçe diye yazanlar var. Bozmuyorum tabi, alıştım. Annemler adımı bir isim anlamcıdan almışlar o zamanlar (öyle bir meslek olduğunu bile bilmiyordum) Karlı dağlarda yaşayan küçük lalelerin ismiymiş. Tezat, ben soğuğu hiç sevmem

Amerika’ya yolun nasıl düştü? Neresinde yaşıyorsun?
Bir depresyon anımda kaçmak için attım kendimi buraya diyebilirim. Tühid’de (Türkiye Halkla İlişkiler Derneği) beraber çalıştığım bir arkadaşım vardı, hadi Amerika’ya gidelim dedi. Aynı gün başvuru yaptık, eve geldim, ben gidiyorum dedim. Kimse inanmadı ilk tabi. Aupair programı var. Çocuk bakıyorsun, karşılığında onlar seni okula gönderiyor. Altında araban, banyolu odan, telefonun, harçlığın rahattı yani… Aupair olarak başladım sonra iki senelik bıraktığım üniversiteyi tamamladım. İlk New Jersey, sonra New York en son Ohio. Burada da çok kalıcı değiliz. Bakalım.

Eşin Amerikalı. Evlilik hikayeniz nasıl gelişti?
Aupair olarak kaldığım evin tam yanındaki evde 8 tane üniversiteli yaşıyordu. Üniversitenin koşu takımı. Bildiğin 3 katlı parti evi. Eşim Shane o sene masterını bitiriyordu. Evlerinde kaldığım, çocuklarına baktığım host babam “En çok Shane’e güvenirim, o seni okula ilk götürsün, yardımcı olsun” dedi, kapılarını çaldık. Çalış o çalış?. Camdan cama yani.

tuce03

Amerikan kültüründe hiç alışamadığın bir yön ve hemen uyum sağladığın bir yönü anlatır mısın?
İlk Amerikalı bir aileyle yaşadığım için pat diye düşüverdim kültürün ortasına. Eve ayakkabıyla girmelerine alışamadım eve girince ayrı bir daireymiş gibi benim odanın kapısında çıkartıyordum, köpeklerinin pisliklere basıp mutfağa girmesine o çocukların yerlerde yatmasına, buzlu su içmelerine neredeyse deliriyordum. O eve ayakkabıyla giriş hikayesi hala değişmedi, bizim evde ayakkabı çıkarılır. Ama baktım o buzlu su içen, yerlerde yatan çocuklar bizim bu titizlik delisi halimizden çok daha az hastalanıyor bende rahatlığa alıştım.

Hangi mutfakları seviyorsun? Bize dünya mutfaklarından beğendiğin bir yemeğin tarifini verir misin?
Asya yemeklerini seviyorum en çok ben, hafif güzel geliyor. Onları da evde yapmıyorum, ya dışarıdan alıyoruz ya da Japon arkadaşım var ona gidiyorum. En sevdiğim değilde burada tanıştığım, ilk gördüğümde “Bu ne ya? Yenir mi?” dediğim ve sevdiğim çok kısa, kolay bir aperatif tarifi vereyim. Taze soğan, sürme peynir ve salam. Bir adet çok ince salamın içine peyniri sürüp, temizlenmiş bütün taze soğanın baş tarafına sarıyorsunuz, dürüm gibi. İnsanlar eline alıp katır katır yiyor. Anlatırken kulağa hoş gelmiyor, herkesinde zevki değil ve tabi koku korkusu da var. Ama ben soğancı olduğum için seviyorum.

Beslenme konusunda Instagram’da paylaştığın fikirleri seviyorum. Kombuca çayı, ghee yağı, glutensiz beslenme, mürver şurubu… Türkiye’de bazılarının duymadığı, küçük bir grubun uyguladığı ya da yavaş yavaş aşina olunan beslenme biçimleri… Beslenme konusunda nelere özen gösteriyorsun?
Deli gibi gözüktüğümün farkındayım.? En büyük hayırımız şeker. Kesinlikle kullanmamaya çalışıyorum çocuklar için. Bu aralar ben hergün kola içiyorum o ayrı… “Dediğimi yap, yaptığımı yapma”  demişler. Tuz pembe himala tuzu kullanıyoruz ve un da yok, tabi yine çocuklara. Daha çok çiğ beslenmeye dikkat ediyorum ve paket ürün almamaya çalışıyoruz. Kısacası uyduğumuz diyet alkaliya en yakını diyebilirim. Onun dışında ben çocuklara gelişimleri için bol yağ (kuyruk yağı, ghee vs.) veriyorum. Ha bir de süt yok. Çocukların ikisi de kefir içiyor. Aslan süt yerine badem sütü içiyor 1 yaşından beri. Onun dışında bol su. Günde bir kere sularına 1 çay kaşığı elma sirkesiyle tadını bastırsın diye 1 damla Stevia koyuyorum. Detoksa yardım ediyor. Meyve suyu yüksek şeker içerdiğinden dolayı haftada bir yada iki hediye. Çocukların günlük atıştırmalıkları salatalık, kaju fıstığı ve elma. Peki sen ne yapıyosun de, bu diyetin yarısını yapmıyorum kendime ?

tuce01

Ada Gianna isimli bir kızın ve Aslan Joseph isimli bir oğlun var. İki kültürlü ailelerde isim seçimi şenlikli bir konu. Bu isimleri seçerken nelere dikkat ettiniz?
Biri Türkçe, biri İngilizce olsun dedik. Tabi Türkçe karakter olmayan, burada da okunabilecek isimler olmak zorundaydı. Ada kolaydı ve çok sevmiştik. Aslan da Narnia’nın kendi dilinde de Aslan olduğundan iki kültürde de biliniyordu. Gianna ve Joseph de uzun bir listeden seçildi tabi.

Tipik bir günün nasıl geçiyor?
Koşturmacalı… Kahvaltı, Ada’nın sabah okulu, temizlik, toplama, dışarı işleri derken öğle oluyor. Ada’yı alıyorum öğle yemeği yiyoruz, çocukların dinlenme saati, Ada’nın öğretmen saati, biraz televizyon saat 3.00 oluyor. Ya bir arkadaşla görüşüyoruz ya da evde oynuyoruz. Şimdi ikisi için ev okuluna başlayacağım, günde bir saat. Sonra akşam yemeği hazırlıkları, Shane geliyor, yemek toplama oyun, banyo saati, kitap derken akşam 9.00’da çocuklar yatakta. Biz de TV’ye falan bakıyoruz işte.

Bir kız, bir erkek çocuk sahibi olmak bana göre çok güzel bir kombinasyon. Her ikisiyle ayrı ayrı yapmaktan keyif aldığın birer aktiviteyi söyler misin?
Evet, iki duyguyu da tatmak çok güzel. Çok farklılar. Ada’yla beraber Barbie çok seviyorum, Aslan’la da spor oyunlarını. Biraz klişe ama bu böyle.

tuce05

Evinizde hangi dil konuşuluyor? Biz de yurtdışında yaşadığımız için çok dilli ortamda büyüyen çocukların dil gelişimleri ilgi alanımda. Çocukların dil gelişimi ne şekilde gerçekleşiyor? Özel bir yöntem izliyor musunuz?
Ada iki yaşına kadar iki dilde konuşuluyordu. Ada’nın iletişimle alakalı problemleri olduğu için kafası karışmasın diye ben de İngilizce konuşmaya başladım. Sonra bu böyle devam etti. Annem buradayken ve Skype’ta ailemle Türkçe konuşuyoruz tabi… Şu an çocukların ikisi de Türkçe’yi bayağı anlıyorlar ama konuşamıyorlar. İngilizce konuşuyorlar.

Türk annelerle Amerikalı anneleri karşılaştırdığında benzer bulduğun ve çok farklı bulduğun birer özelliği söyler misin?
Annenin evladına olan sevgisi her yerde aynı. Fakat sevgisini belli etme farkı büyük. Burada zor sevgiye inanılıyor. Çocuk yatağında tek başına uyur, çocuk kendi giyinir, kendi yer, kendi kendine başarır, çocuk ev işlerinde yardım eder. Bunları yaparken, sıkılıp istemeyebilir ve ağlar, bunda problem görülmez çünkü bu çocuğun o anki değil ilerideki iyiliği içindir. Liseye geldimi yazları çalışır, üniversitede çalışır, kendi geçimini sağlar. Türk kültüründe ağlatmayız biz çocukları, herşeylerini kendimiz yapmaya çalışırız aman oğlum, aman kızım diye, kıyamayız. Basit bir örnek anlayatım. Bir tanıdığımın oğlu 19 yaşında, durumları da gayet iyi. Oğlan üniversiteye gitmek istemedi, ikna etmeye çalıştılar olmadı. Sen bilirsin dediler, evde oturmaya başladı. Altı ay müddet verdiler. Annesi babası işe gireceksin ve bizimle yaşamayacaksın dedi. Nerede çalıştığın, ne yaptığın seni ilgilendirir. Evden gönderdiler bildiğin. Annesiyle konuşuyoruz, Çocuk bir iki kere parasız kalıp, evi arayıp, “Anne para gönderir misin? Evde yiyecek birşey yok.” dediğinde, annesi “Hayır! İstersen bu akşamlık bize gel yemeğe, ama, paranı daha iyi ayarlamayı öğrenmen gerekir.” demiş. “Geldi mi?” dedim, “Hayır” dedi. “Nasıl yaptın?” dedim. “Telefonu kapatınca iki saat ağladım ama yapmak zorundaydım. Onun iyiliği için, kendi ayaklarının üzerinde durması gerektiğini öğrenmesi için.” dedi. Kaç tane Türk annesi yapabilirdi bunu? Sen hangisisin dersen, ikisinin ortasıyım derim.

Ufaklıklar okula gidiyorlar sanırım. Okul konusunda tercihlerinizi belirlerken en önemli bulduğun özellikler neydi?
Aslan evde, Ada okula gidiyor. Normal okul sistemi dışında okul istedim. Waldorf gibi bol doğa , bol boş zaman, kalıplara uymayan eğitim. Fakat Ada’nın sosyalleşmeye ve buna itilmeye ihtiyacı var. Waldorf’ta daha bir başı boşluk olduğu için şimdilik normal bir yuva tercih ettik.

tuce04

Hepimiz anne olmadan önce çocuklu yaşama dair idealist/gerçekçi olmayan bazı fikirlere sahip oluyoruz. Çocuk sahibi olmadan önce asla yapmam dediğin, ama sonra fikir değiştirdiğin şeyler var mı?
Ohoo! ben onların listesini yaparsam sayfalar sürer. En barizi televizyon izletmem dememdi. Tecrübeyle alakalı… Yeni anneler hala söylüyor “Onu yapmam, bunu yapmam” Ben de dedim, kendimden biliyorum?. Hehe evet diyoruz gülümsüyoruz.

Çocukları yetiştirme stillerinizi kıyasladığında eşinle farklı düşündüğünüz konular var mı? Kültür farklılığı açısından ve kadın/erkek bakış açısı farkından…
Örnekle anlatayım. Ada dokuz aylık, emerken uyuyor, 9 ay boyunca her saat başı kalkıyor. Ben ölü gibiyim, oturarak toplam birkaç saat uyuyorum. Gündüzleri yorgunluktan duvara falan çarpıyorum. Çünkü Ada gece uykusunu alamadığı için bütün gün huysuz, kucakta taşıyorum. Shane “Yeter artık!” dedi. Ferber diye bir metod var onu yapacağız. Her akşam aynı uyku saatinden yarım saat önce sakinleştiri aynı şeyler yapıyorsun, mesela banyo, ışıkları kısmak, kitap, ninni. Sonra çocuğu yatağına yatırıp çıkıyorsun. Hiç problemi olmadığından eminsen bırakıyorsun ağlıyor. İlk önce 5 dakika, sonra 10 dakika, sonra 15 dakika, sonra 20 dakika, sonra gidip sevip, yatıştırıp çıkıyorsun ama yataktan almak yok. Bütün arkadaşlarımız yapmışlar ve çocukları mışıl mışıl uyuyor. Kavga dövüş kabul ettim, ki ben 1 dakika ağlatmamıştım o zamana kadar. İlk akşam delirmek üzereydim. Hatta ağlaya ağlaya sokağa attım kendimi. İlk gece 1 saat ağladı, ikinci gece yarım saat, üçüncü gece 15 dakika. Hem de gece kalkmasız. Sonraki gece ninni bitince kendi yatmak istedi ve her gece kesintisiz 12 saat uyudu ondan sonra. O gündüzleri huysuz çocuk oldu mu sana melaike. Yani yine aynı konu, ben Shane’den zor sevgiyi öğrendim, Shane de benden daha sabırlı olmayı öğrendi. Birde kültür, din farkı var tabi. Ama biz her zaman birbirimize çok anlayışlı olduk. Ramazanda Shane müslüman arkadaşlarıma evde yemek verdi, noeli kutladık, Atatürk’e yas tuttuk, Amerika’nın özgürlüğü için havai fişek attık. Bu böyle gidiyor.

Eşinin son derece anlayışlı ve hayatı paylaşan/yardımcı bir insan olduğunu görüyorum. Biz annelerin de ara sıra dinlenmek, ufak kaçamaklar hakkımız. Anne olarak en büyük lüksün sence ne?
En büyük, en zevk aldığım lüksüm arkadaşlarımla gece dışarı çıkmak, sosyal bir insanım, seviyorum insanları.

tuce02

tuceanne.wordpress.com isimli bir blogun var. Yazmayı sevdiğini tahmin ediyorum. Yazmanın hayatındaki anlamı ne?
Yazmayı değil de paylaşmayı seviyorum diyelim. Hep cam gibi bir kadın oldum ben gizlisi saklısı olmayan, içinde birşey tutamayan. Eskiden yakın çevreyleydi, şimdi sosyal medya çıktı genişledik. İyiyi bir an önce herkes duysun sevinsin, öğrensin istiyorum. İçimde tutamıyorum. Kötüyü anlatıp, rahatlıyorum. Buda benim meditasyonum. Bir sene oldu bloga yazmayalı. Şu an vakit bulamadığım için Instagram’ı blog olarak kullanıyorum.

Son olarak ilave etmek istediğin bir şey var mı?
Tecrübeleri paylaştığın için teşekkür ederim.

Tuçe’yi Instagram’da @tucegiblin olarak takip edebilirsiniz.

Bu sohbet serisinin diğer yazıları:
Dünyayı Kucaklayan Anneler: Katar’dan Esra
Dünyayı Kucaklayan Anneler: Japonya’dan Duygu
Dünyayı Kucaklayan Anneler: Senegalden Özlem
Dünyayı Kucaklayan Anneler: Almanya’dan Zeynep

Siz de şahsen/blog dünyasında/sosyal medyada tanıdığınız, yabancı eşi olan ya da olmayan ama mutlaka yurtdışında yaşayan bir anneyi bu yazı dizisinde görmek istiyorsanız bana blogumun iletişim sayfasından mesaj gönderin.

Tanla Bilir

Merhabalar! Adım Tanla. Web tasarımcısı ve BebekveBen'in kurucusuyum.
BebekveBen çocuk bakımından öte ebeveynlik, kadın olmak, birey olmak, yurtdışında yaşam, seyahat, yemek, ürünler, eğitim, sağlık gibi hayatın içinden pek çok konunun paylaşıldığı, ailelerin buluştuğu, soru sorduğu, dileyenlerin konuk yazılarla katkıda bulunduğu ve deneyimlerini paylaştığı bir platform... Bize eşlik ettiğiniz için teşekkürler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çocuklar ve Sizin İçin Harika Bir Aktivite: Taş Boyama

Hayallerindeki Eşi Karşılarında Buldular!