in

Can, Küçük Çiftçi

Haftasonu hatırlarsanız bir çiftlik ziyareti yaptığımızı söylemiş ve topladığımız çileklerden yaptığım harika bir çilek reçeli tarifini vermiştim. Makinamdaki fotoğrafları organize etmekte biraz tembellik edince, yazılar da böyle tersten yazılmak durumunda kaldı. Bugün de o çilekleri topladığımız güzel günü anlatacağım. İşte karşınızda “Can Küçük Çiftçi!”

Kuzey de ben de doğayı, doğal yaşamı çok seviyoruz. Can’ın da ileride bizim bu sevgimizi paylaşmasını umuyoruz. Ben İstanbul’da doğdum ve büyüdüm. Apartman çocuğu tabir ettikleri türdenim. Ancak bizim büyüdüğümüz dönemde en azından mahalle aralarında çocukların özgürce koşabileceği boş araziler vardı. Ayrıca dedemler de bahçeli bir evde otururdu. O yüzden bol bol ağaca tırmanmışlığım, dallardan dut koparmışlığım,  tavuk beslemişliğim ve çimenlerde yuvarlanmışlığım var. Ama bunlar tabii ki yeterli değil. Bu nedenle doğayla haşır neşir olmak için bulduğum her fırsatı değerlendiririm.

Bozulmamış köy yaşantısını, asfaltla kaplanmamış yolları, tarlaları, bahçeleri pek severim. Meyve ve sebzeleri  dalından toplamaya bayılırım. Bu nedenle bir müddettir yaşadığımız kentin yakınlarında ziyaret edebileceğimiz bir çiftlik olup olmadığını araştırıyordum. Bu haftasonu, bulduğumuz seçeneklerden birini değerlendirmeye karar verdik. Gideceğimiz çiftlik taze meyve ve sebzede, özellikle de çilek, böğürtlen ve domateste uzmanlaşmıştı.

Cumartesi sabahı, kahvaltımızı ettikten sonra yola koyulduk. Kuzey’e nereye gideceğimizi söylemedim. Sadece adresi GPS’e girerek süpriz rotamızda yola koyulduk. Kentten uzaklaştıkça keyfim yerine geldi. Yol boyunca uzanan yeşil alanları, çiftlikleri, kırlarda otlayan inek, koyun ve keçileri, çitlerin arkasında sakin sakin dolaşan atları izleye izleye zamanın nasıl geçtiğini anlamadık.

Çiftliğe vardığımızda bizi Amerika kadın genç bir kadın ve 5-6 yaşlarındaki, çok şeker oğlu karşıladı. Çiftçi anne bize çiftliğin kısa bir tanıtımını yaptı, neyin nerede ekili olduğunu söyledi ve ürünleri koyacağımız  kovalarımızı verdi.Biz de minik rehberimizin eşliğinde ilk olarak çilek tarlasına doğru yola koyulduk.

Aslında tarla dediğime bakmayın. Bu çiftliğin sahipleri dikine ekim denilen ve eğilmenize gerek kalmadan mahsulleri topladığınız bir sistem uygulamışlar. Yerleri de özel bir maddeyle kaplamışlar. Tabii bu durum toprağa ve çamura bata çıka bir çiftlik macerası yaşamanıza izin vermiyor. Ama buna da şükür. En azından açık havadayız ve meyveleri dalından topluyoruz.

Saat akşamüstü olmasına rağmen hava çok sıcaktı. Can’ın güneşten etkilenmemesi için bayağı önlem aldık. Biz de güneşin kucaklayan kollarında çileklerimizi toplamaya koyulduk.

tarla
Can mahsullerini inceliyor

Çilekler gerçekten harikaydı. Bizim Osmanlı çileği dediğimiz, küçük ve harika kokulu cinsten. Küçük rehberimiz öndeki sıralarda yeterince çilek kalmadığını söyleyerek bizi arka sıralara yönlendirdi. Bizimle beraber tarlayı dolaşıp bulduğu güzel çilekleri bize işaret etmeyi ihmal etmedi.

Çilek
Çilekler harikaydı!

Biraz çilek topladıktan sonra Can’ı arabasından çıkardık. Minik oğlum çevresindeki bu yepyeni görüntü ve kokuların sarhoşluğunda hangi dala saldıracağını bilemedi. İşin komiği, çileklerden çok yapraklarla ilgilendi. Ne yapsın. Yavrumun doğa diye bildiği, oturduğumuz sitenin üç karış çimenlik alanıyla, o alandaki iki tane sefil bitkicik.

çilek toplamaca
Can mahsulleri topluyor.

Çileklere kendimizi o kadar kaptırdık ki, bir kova dolusu topladık. O dakikada bunlardan güzel bir reçel yapmanın planlarını kurmaya başladım.

çilek

Çileklerden sonra sebzelere geçtik. O sırada çiftliğin sahibi kadın da yanımıza geldi. Ona bu tarlada organik tarım uygulanıp uygulanmadığını sordum. Sertifikalı organik olmadıklarını, ancak organik ilaçlar kullanmaya gayret ettiklerini anlattı. İnsanlar açıksözlü olduğunda çok hoşuma gidiyor. Bizim gibi şehirli çocuklara organik dese nereden bilecektik… Doğrusunu söyleyerek benim gözümde daha değerli bir duruma geldi.

Sebzelerden normal domates, cherry tabir edilen küçük domatesler, kabak, salatalık, kıvırcık salata, rengarenk dolmalık biberler, patlıcan vardı. Kıvırcık salatalar harika gözüküyordu. Bir tane almak istedim. Ancak çiftlik sahibimiz, mevsiminin geçmeye yüztuttuğunu ve biraz acı olabileceklerini söyleyerek bizi uyardı. Bu nedenle kıvırcığı pas geçtik. Yeşil dolmalık ve kırmızı çarliston biberlere yöneldik.

yeşil biber

Orada mor biberlere de rastladım. Benim için bir ilkti. Bilmem siz daha önce gördünüz mü?

mor biber

Sebze bölümünden biber ve domates topladıktan sonra, hemen yan taraftaki diğer bir tarlaya geçerek böğürlen topladık. Bu tarla tamamen doğal bırakılmıştı. Çamur ve dikenlerin keyfini çıkardık. Böğürtlenleri toplarken çocukluk anılarım canlandı. Yazları babamın samimi bir arkadaşının Şile’deki yazlığına giderdik. O zamanlar Şile çok bakirdi. Yolların kenarında böğürtlenler biterdi. Akşamüstleri yürüyüşe çıktığımızda karnımız ağrıyıncaya kadar böğürtlen yemeye bayılırdık.

böğürtlen

Böğürtlenlerimizi de topladıktan sonra çiftçi annenin yanına gittik. Ürünlerimizi tarttık ve paramızı ödedik. Onlara hoşçakal dedikten sonra dönüş yolumuza koyulduk. Bu arada saatler akşamı bulmuş, karınlar hafiften zil çalmaya başlamıştı. Kuzey yakınlarda bir restoran keşfedince, her zaman gittiğimiz yerlerden farklı bir yerde şansımızı denemeye karar verdik. İyiki de öyle yapmışız. Restoranın harika bir arka bahçesi vardı. Bahçeden nehir manzarası görülüyordu.

nehir manzarası

Doğaya açlığımız bitmemiş olacak ki, yemekten sonra bizim kuzuyu restoranın önündeki çayıra saldık. Can bebe çimenlerde keyfince hızlı hızlı emeklerken biz de açık havada batan güneşin tadına vardık. Can, Küçük Çiftçi maceramızda böylece sona erdi…

çimenler

Tanla Bilir

Merhabalar! Adım Tanla. Web tasarımcısı ve BebekveBen'in kurucusuyum.
BebekveBen çocuk bakımından öte ebeveynlik, kadın olmak, birey olmak, yurtdışında yaşam, seyahat, yemek, ürünler, eğitim, sağlık gibi hayatın içinden pek çok konunun paylaşıldığı, ailelerin buluştuğu, soru sorduğu, dileyenlerin konuk yazılarla katkıda bulunduğu ve deneyimlerini paylaştığı bir platform... Bize eşlik ettiğiniz için teşekkürler.

Yorumlar

Yanıt Yaz
  1. Sevgili Can ve Canlarımız,
    Ne güzel bir macera yaşamışsınız. Gözümüzün önünde canlandınız hepiniz. Fotograflar ayrı bir renk katmış gönderdiğiniz mektuba. Can’ın mutluluğu yüzünden okunuyor. Anne, babasının mutluluğunu duyumsayabiliyoruz. Sevgimiz hep sizlerle. Hepinizi kucaklıyoruz.
    Özlemle

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Havuçlu Kek ve Çilek Reçeli

(Hediyeli) BebekEvde.com’dan Dekoratif Harfler