
Cumartesimiz harika geçti. Sıradan bir alışveriş merkezi ziyaretinin nasıl güzel bir konsere dönüştüğünü anlatacağım.
Tatile çıkmadan önceki son haftasonumuzda biraz dolaşmak ve haftanın yorgunluğunu atmak için sevdiğimiz bir alışveriş merkezine gitmeye karar verdik. Amerika’da şu ana kadar yaşadığımız yerlerde alışveriş merkezlerinin çoğu kapalı alanlardaydı. Bizim bildiğimiz anlamda sokak sokak gezerek dükkanları keşfetmek gibi bir konsept yoktu. Türkiye’de sokakların cıvıltısına alışmış bir insan olarak hep kapalı alanlarda dolaşmak beni boğuyor. Geçen Temmuz ayında buraya taşındığımızda, yeni yerimizde üzeri açık bir alışveriş merkezi olduğunu keşfedince bayram ettik. Sevdiğimiz mağazaların çoğu yan yana… Çiçekli, havuzlu çok güzel bir çevre düzenlemesi de var. Bebeğimizi pusetine koyup dolaşmak ve alışveriş yapmak keyifli oluyor.
Lafı dolandırmadan konuya gelelim. Bugün kahvaltı ve ev toplama faslından sonra doğruca alışveriş merkezine yollandık. Niyetimiz biraz dolaştıktan sonra akşam yemeğimizi yiyip geri dönmek. Değişiklik yapmak için, alışveriş merkezinin içinde daha önce gittiğimiz restaurantlara gitmek istemedik. Diğer restaurantlar da menülerinde özel bir şey olmamasına rağmen, sırf alışveriş merkezi içinde olduklarından gereksiz yere pahalıydı. Sonunda yemeğimizi bir fast-food restaurantında yiyip, şımarıklık hakkımızı dondurmacıda kullanmaya karar verdik. İyiki de öyle yapmışız. Yemekten sonra dondurmacının bulunduğu yere geldiğimizde insanların önümüzdeki alanda toplanmaya başladıklarını gördük. Alana sahne de kurulduğunu görünce konser verileceğini anladık ve çok sevindik.
Meğer “Yaz Mevsimi Jazz serileri ” adı altında jazz konserileri varmış. Biz de kapanış konserine yetişmişiz. Dondurmalarımızı alıp bulduğumuz bir masaya oturduk. İnsanların hepsi kendi açılır/kapanır sandalyelerini ve yiyecek/içeceklerini getirmişler. Samimi ve coşkulu bir kalabalık var. Sanatçı bir jazz saksafonisti. Sonunda konser başladı. Can da jazzdan çok hoşlandı. Minik oğlum ilk konserinde müziğin ritmine uygun olarak kucağımda zıplarken bayağı eğlendi. Ben de dondurmamı yiyip tam da yaz gecelerine yakışan jazz müziği dinleyerek ruhumu dinlendirdim. Hayatımdaki güzel şeyleri düşündüm. Bu arada Kuzey ile benim düğünümde açılış dansı müziğimizin ünlü jazz trompetçisi ve yorumcusu Louis Armstrong’un “What a Wonderful World”ü olduğunu söylemiş miydim? Bu şarkı hakkında ilginç detaylar;
- Amerika’da ırkçılığın dorukta olduğu 60’lı yıllarda “What a Wonderful World” optimistik tonu ile bir tezat oluşturarak dünyaya gelen bebeklerin önlerinde sabırsızlıkla beklenen çok güzel günlerin olduğunu söyler.
- Şarkı ile olarak yine bir jazz sanatçısı olan Tony Bennett’e teklif edilmiş, o reddedince Armstrong’un olmuştur.
- Şarkı Amerika’da ilk çıktığında, ABC Records’un sahibi şarkıyı çok tutmadığı için tanıtımını yapmamış, bu nedenle 1000 kopyadan az satılmıştır. Ancak şarkı İngiltere’de ve Avustralya’da hit olup 1 numaraya yükselmiştir. Şarkı daha sonra Amerika’da da müzik listelerinde yükselmiştir.
- “What a Wonderful World”, Good Morning Vietnam, Meet Joe Black, 50 First Dates ve Madagascar gibi pek çok filmin de müziği olmuştur.
Şimdi kendinize buzlu bir içecek hazırlayın, arkanıza yaslanın ve Armstrong’un büyülü sesinden size armağan ettiğim şarkıyı dinleyin.