Sene 2018 olmuş, ebeveynlik söz konusu olduğunda biz hala aynı şeyleri konuşuyoruz: Çocuğunun boklu külotunu yıkadığı için “karizmayı çizen”, sorumlu bir ebeveyn olduğu için adeta özür dileyen, hatta erkekliğini sorgulan bir baba…
@bilgilibaba’nın Instagram’da “Çocuktan önce bok deyince öğüren ben, çocuktan sonra boklu külodu da paşa paşa yıkadım.” minvalinde yaptığı paylaşımın altına bir Türk errrkeğimiz “Abi karizmayı çizdin…” yazmış. @bilgilibaba “Neden?” diye sorduğunda “Erkekler boklu külot yıkamaz. Erkek olmanın getirdiği şeyler şöyledir, böyledir…” diye bir dolu erkeklik dersi almış.
Öte yandan “Ebeveynliğin verdiği sorumlulukları yerine getirdiği için” babayı destekleyen pek çok yorum da gelmiş. Peki @bilgilibaba’yı öven yorumları yapan kim? Tahmininiz doğru: Yorumların %99’u anneler ve kadınlardan oluşuyor! Peki diğer babalar, erkekler nerede? Sanırım at üstünde, avlanırken bir yandan bıyık burup, nargilelerini içiyorlar!
Bir zamanlar “höt” deyince ev ahalisini dut yemiş bülbüle döndüren, salondaki köşe koltuğuyla bütünleşmiş, eldeki kumandayı kimselere kaptırmayan bir geleneksel Türk babamız vardı. Bebeğiyle ilişkisi “Hanım, ağlatma şunu, başım şişti. İnsan kendi evinde de bir rahat huzur bulamayacak mı?”dan, çocukluk döneminde “Bu karnenin hali ne ha kerata!”ya evrilen, ergenlik çağında çocuğuyla —zinhar- direkt muhattap olmayıp, tüm ilişkilerini anne elçisi aracılığıyla (bir nevi dumanla haberleşme) yürüten, çocuğunun nikahında gözündeki bir damla yaşı kimseye göstermeden ceketinin yenine silerek “Ne zaman büyüdü bu eşşek sıpası yav!” nidasıyla babalığın en zor aşamasını tamamlayan, üç sene sonra torununu kucağında zıplatıp, kahvaltıdan önce Cornetto dondurma ve Milka çikolatayla beslerken, kendi çocuğu “Baba sen bize kahvaltıdan önce dondurmaya hiç müsade etmezdin, ne oldu?” serzenişlerine “Torun başka oluyor, siz benim torunumla ilişkime karışmayın!” diye babalıkta level atlayan tonton bir ihtiyara dönüşüyor. Hulusi Kentmen misali o tatlı-sert, sevgisini asla göstermeyen baba figürü bu yazıyı okuyan bizim jenerasyona mutlaka tanıdık gelecektir.
Modern Türk babası ise yukarıda karikatürize ettiğim geleneksel Türk babasından biraz daha farklı elbette. Bir kere modern baba kendi yetişme döneminden gelen, babasının ebeveynlik eksiklerini kapatma kaynaklı bir hırsla doğuyor: “Ben kendi babam gibi bir baba asla olmayacağım. Çocuğuma sevgimi göstereceğim, onunla ilgileneceğim.” diyor. Karısı hamileyken beraber fotoğraf çekimine giden, doğuma girip anne ıkınırken ona koçluk eden, yenidoğana 40’ı çıkmadan Fenerbahçe forması giydirip Instagram’da “Küçük Fenerli size merhaba diyor ?? !” paylaşan hep bu yeni nesil modern babalar.
Yanlız iş rutine binmeye başladığında, minnoş Fenerli her gece on defa gaz sıkıntısıyla çığlık çığlığa ağlayıp uyumayı imkansız hale getirdiğinde, sling, kolik, reflü, diş çıkarma, sümüksü kaka, ishal kusmuk tüm hayatı işgal ettiğinde modern baba ufaktan beyaz bayrağı çekmeye başlıyor. “Neden ağlıyor bilmiyorum. (Biz çünkü biliyorduk) Ben zaten daha çok ağlatıyorum. Al bunu sen annesi”ne dönüşüyor diyaloglar. Baba zaten bez bağlamayı beceremiyor, e emzirecek de değil, bir gece çocuk yine 100 desibel şiddetinde apartmanı inletirken baba yastığını yorganını alıp salona taşınıyor. Anne ise bir eli çocuğun belini ve başını desteklerken diğer eliyle geceliğinin yakasını açıp memeyi uzatmakla meşgül. Annenin gece mesaisi daha yeni başlıyor… Bir süre sonra “anne duş alırken bebeği 15 dakika dizinde zıplatmak”, “elindeki cep telefonundan çocuğa Candy Crush oynatmak” kaliteli zaman geçirmenin karşılığı oluyor. Katı gıdaya geçiş, uyku eğitimi, minik Berke ile playdate ayarlanması, anaokulu seçimi derken, çocuk büyütürken yapılması gereken milyonlarca iş ve alınması gereken bir o kadar kararın sorumluluğu, bilin bakalım yine kimde…
Bir babanın çocuğunun külotunu yıkaması neden yadırganır? Bence bunun iki boyutu var:
Bir tarafta, her ne kadar Türk aile yapısı bir önceki jenerasyona kıyasla büyük evrim geçirse dahi, bizim kültürümüzde çocuk yetiştirmek (ve ev işleri) hala annenin (kadının) asli görevi olarak görülüyor. Kadının çalışan bir birey olması dahi değiştirmiyor bunu. Babanın ebeveynlik müessesesindeki konumu ise canı istediğinde anneye yardımcı olmak. Dikkat ediniz “Beraber büyütmek değil, yardımcı olmak”. Çünkü çocuk büyütmek gibi önemli bir sorumluluğu eşit olarak almak ciddi bir emek ve zaman istiyor. Babalarınsa bunu verecek isteği, iradesi, zamanı, yeteneği ve donanımı yok. Bu bakış açısı o kadar kemikleşmiş ki @bilgilibaba örneğinde olduğu gibi mevcut durumu sorgulayan, çocuk yetiştirmede eşiyle aynı miktarda sorumluluk almaya çalışan bir baba “hala ve hala” toplumda alkışlanacak kadar marjinal kalıyor…
Diğer tarafta, iğneyi erkeklere batırırken çuvaldızı da kendimize batıralım, maalesef annelerin de ebeveynlik sorumluluklarının paylaşımıyla ilgili hatalı yaklaşımları yok değil. Kadınlar birincil ebeveynlik rolünü öylesine benimsemiş ki, babanın ebeveynliğe kalkışmasını! bilinçli ya da bilinçsiz olarak engelliyor. Bir yandan babanın ebeveynlik sorumluluklarını paylaşmasını isterken, öbür yandan “Dur! Öyle tutma çocuğu!”, “Çocuk bu havada böyle mi giydirilir…”, “Yedirirken hep dökmüşsün, ver kaşığı, ben yediririm…” gibi yaklaşımlarla babanın ebeveynlik sorumluluğunu alma konusunda cesaretini kırıyor. Oysa bir baba öyle de tutsa böyle de elbette çocuğunu düşürmeyecek, çocuk bir kere ince giyindiği için birazcık üşütse ölmeyecek, yere dökülen yemek elbette silinebilecek… Ancak baba birinci elden yaptığı o hata ile ebeveynliği öğrenecek ve büyüyecek. Ama bizim kültürümüzde babanın o aşamaya geçmesine izin ve sabır yok.
Bilemiyorum hangisi daha beter: “Ben de eşime -yeri geldiğinde- yardımcı oluyorum ama” diyerek, eşit olması gereken ebeveynlik sorumluluğunu isteğe ve zamana bağlı bir hayır işine, bir yardıma dönüştüren modern baba mı, ebeveynlikle ilgili tüm sorumlulukları tek başına üstlenerek babayı pasifize eden, babaya eşlik değil ebeveynlik yapan modern anne mi?
İşin acıklı tarafı bu yazıyı yazmama vesile olan sevgili @bilgilibaba, “onu motive edenin boklu külot yıkadığı için gelen alkışlar ve tebrikler olmadığını, evlilikte eşine yardımcı olmak gibi bir misyonunun olmadığını, bir insan ve ebeveyn olarak amacının sadece hayatın getirdiği sorumlulukları eşiyle eşit olarak paylaşmak olduğunu” belirtiyor. Oh! Bilgili Baba! Sen güzelim ülkem için cidden bir beden büyüksün!