in , ,

Ben Bunları Yapacak Kadın mıydım?

yumurta kabuğu ve zeytin

Anne olmadan önce ne kadar rahat, kaygısız bir yaşantısı oluyor insanın öyle değil mi? Öncelikle kendinize, çalışıyorsanız patronunuza, bir de aileniz ya da yakın arkadaşlarınıza karşı sorumlusunuz. Bakın anne olmak insanı nasıl da değiştiriyor? Daha önce yapmam dediğiniz şeyleri bal gibi yapmaya başlıyorsunuz.

Öncelikle yemek konusu. Yemek pişirmeyi her zaman sevdim. Her türlü yemeği yapabilmekle beraber, fazla zaman harcamadan, tercihen 30 dakikanın altında pişireceğim yemekler favorimdir. (Teeembel, tembel, tavuklara yem ver!) Can dünyaya gelmeden önce Kuzey ile yemek tercihlerimiz daha kolaydı. Dilediğimiz sıklıkta yemek pişirir, kimi zaman öğün atladığımız, uyduruk-kaydırık bir sandeviçle geçiştirdiğimiz ya da dışarıda yediğimiz de olurdu. Can dünyaya geldikten sonraki ilk birkaç ayın da nispeten kolay olduğunu söyleyebilirim. Kendi yemek düzenimize olduğu gibi devam ediyor, Can’a da aldığı tek besin olan sütü ayarlıyorduk. Gel gelelim Can katı gıdaya geçtikten sonra işler değişti. Bir kere kendimiz ne olursak olalım, istersek keyfi açlıktan yerlerde sürünelim, Can’ın yemeğini ihmal etmek gibi bir durum söz konusu olamazdı. Üstelik mutlaka tuzsuz, şekersiz ve sağlıklı yöntemlerle pişirilecek. Zamanla Can için pişirirken bizim için de ayrı bir tencerede yapmak (ya da kimi zaman Can’ın tarzında ama hepimizin yiyeceği kadar çok hazırlamak) zor gelmemeye başladı. Böylece ben de düzenli yemek yapmaya başladım. “Aman öyle her gün yemek pişiremem!” diyen bendeniz için, buyrunuz, ilk değişim.

İkincisi yine yemekle ilgili, ama, belki de size eften püften gelecek komik bir detay: Zeytin çekirdekleri ve yumurta kabukları… Ha? O da ne? demeyin. Anlatıyorum canım. Kahvaltı sofralarını çok severim. Hatta belki en sevdiğim öğün kahvaltıdır bile diyebilirim. Mesela Amerikalılar kahvaltıyı basit bir mısır gevreği-sütle yaparken, Türk milleti için kahvaltı tören gibidir. Peynir, zeytin, reçel, bal, tereyağı, çay, domates, salatalık derken iki öğüne yetecek gıda alırız. Özene bezene hazırlanmış sofrada sohbet ederek kahvaltımızı yaparız. Sonra da tabii toplama kısmı. Belki şaşıracaksınız ama mutfağı toplamayı severim. Karmaşık, yağlı bulaşıklarla dolu bir tezgahtan pırıl pırıl bir tezgaha geçiş hep hoşuma gider. Ancak kahvaltı sofrasını toplamakla ilgili bir detay var ki her seferinde tüylerimi diken diken eder: O da zeytin çekirdeklerini ve yumurta kabuklarını çöpe dökmek. Nedendir bilmem ikisinden de tiksinirim. Küçüklüğümden beri zeytin çekirdeklerinin elime değmesinden hiç hoşlanmam. Tabağımda bile hep çatalla ittiririm. Başkalarının zeytin çekirdeklerinden daha çok tiksinirim. Haşlanmış yumurtanın kabuklarına dokunmayı da hiç sevmem. Kazık kadar kızdım, yumurtamın kabuklarını annem soyardı. Aha bunu da itiraf ettim. Evlendikten sonra da yumurta kabuklarını kocam soymaya başladı. (Zalim kadın!) Ancak Can dünyaya geldikten sonra bilin bakalım ne oldu? Zeytin çekirdekleri ve yumurta kabuklarından kaçan deli bünyem duruldu. Özellikle haftaiçi Can’ın kahvaltısını ben hazırladığımdan, yani iş başa düştüğünden, yumurta kabuklarını da paşa paşa soymaya başladım. Zeytin çekirdeklerini de ellerimle çıkarıp atmaya başladım. Yaaa!

Son olarak da yatağın toplanması konusu… Evet, itiraf ediyorum o konuda da biraz tembeldim. Bekarken annemin her sabah kalkar kalkmaz ilk iş, büyük bir özenle yatağını toplamasını da eleştirir, kendi kendini yorduğunu söylerdim. Evlendikten sonra da keyfim istediğinde bazen ve misafir geleceğinde mutlaka toplar, ancak evde sadece Kuzey ile ben olduğum zamanlarda yatağı çoğunlukla dağınık bırakırdım. “Yatak toplamak nankör iş, sonuçta akşam yine bozulmayacak mı?” en sevdiğim cümleydi 🙂  Sonra ne mi oldu? Can yaşantımıza girdikten ve hele de ayaklandıktan sonra evimiz daha büyük bir kaos haline geldi. Her yerde giysiler, oyuncaklar, halılarda yemek kırıntıları… Bütün bu dağınıklığın içinde, nedendir bilinmez, yatağın dağınıklığı bana batmaya başladı. Her sabah kahvaltıdan sonra yatağımı güzelce toplar hale geldim. Belki de öğle uykularında Can’la beraber bizim yatağa uzandığımız ve çocuğu dağınık yatağa yatırmak istemediğim için… Gördüğünüz gibi minik-kuş yaşantımızda bunu da değiştirdi.

Can ile beraber değişmeyen tek şey var: En sevmediğim ev işi olan ütüler. Daha önceki “Vaziyetler Rezalet! Çamaşır ve Ütü Sorunsalı” yazımdan da belki hatırlayacağınız üzere, tüm ev işleri arasında ütüler belalım olmaya devam ediyor. “En iyi çamaşır buruşmayan çamaşırdır! Çamaşır makinadan çıktığı gibi güzel! Gözden ırak olan ütü gönülden de ıraktır!” gibi pek çok nacizane atasözü yazmama vesile olacak kadar gıcık olduğum bu işi başarıyla ihmal etmeye devam ediyorum. Allahtan Can’ın şu anda ütü olayına pek aldırdığı yok. Ha, Can büyür de ütülü forma gerektiren bir okula giderse o zaman düşünürüz…

Benden itiraflar işte böyle… Sizin de bekarken “hayatta yapmam!” dediğiniz, ancak anne olduktan sonra yapmaya başladığınız şeyler var mı? Varsa itiraf zamanı… Çekinmeyin, anlatın canım. Şurada anne-anneye dertleşiyoruz öyle değil mi?

Tanla Bilir

Merhabalar! Adım Tanla. Web tasarımcısı ve BebekveBen'in kurucusuyum.
BebekveBen çocuk bakımından öte ebeveynlik, kadın olmak, birey olmak, yurtdışında yaşam, seyahat, yemek, ürünler, eğitim, sağlık gibi hayatın içinden pek çok konunun paylaşıldığı, ailelerin buluştuğu, soru sorduğu, dileyenlerin konuk yazılarla katkıda bulunduğu ve deneyimlerini paylaştığı bir platform... Bize eşlik ettiğiniz için teşekkürler.

Yorumlar

Yanıt Yaz
  1. Cok tatli yazmissin Tanlacim,eline saglik!
    Gercekten de anne olduktan sonra odak noktan cocugun oluyor,anne olmanin guzel tarafi da bu degil mi?
    Onlar da bize o kadar guzel seyler ogretiyorlar ki..onemli olan bunun farkinda olarak cocuklarimizla gecirdigimiz her AN IN tadini dolu dolu cikarmak! Benim anne- baba olan genclere en cok soyledigim bu,HER DAKIKANIN degerini bilin,bu dunyadaki cennet bu bence,onlarin yaydiklari o masum muazzam saf enerji bile tek basina her seye deger Tanlacim,di mi?
    Opuyorum hepinizi canim.

    • Çok haklısınız Gülçin teyzecim. Bazen biz mi Can’a hayatı öğretiyoruz yoksa o mu bize öğretiyor valla şaşırıyorum. Çocuk büyütmek kolay değilmiş. Yine de her dakikasına değiyor.
      Sevgiler

  2. ben de kizim olmadan once cok dikkat etmezdim boyle seylere, misafir gelmeden once ya da canim cok isterse ancak piril piril olurdu ev. kizim 16 aylik nerdeyse, simdilerde daha dikkat ediyorum herseye. onun yiyeceklerini organik almaya calismak, gelisimine yararli ne olabilecegini dusunup ona gore besinler ayarlamak gibi. benim kiz hala tam anlamiyla yemek yemiyor hala aktif bir sekkilde emziriyorum cunku. o yuzden ona gore yemek yapmadigim da oluyor ama cogunlukla bizim yemeklerimiz onun da yiyebilecegi gibi. cok az tuzlu, hakiki zeytinyagli, et sulu falan, olur da yerse diye:) onun disinda kizimin olmasi benim diger annelere ve bebeklere cocuklara bakisimi da degistirdi. daha duygusal oldum, hayata bakisim degisti. Gulcin hanimin yazdigi gibi masumluklari saf enerjileri ve gelisim asamalari insani hayrete dusuruyor.

    • Çocuğumun olmasının çocuklara bakış açımı değiştirdiğine ben de katılıyorum. Aslında her zaman çocukları sever ve onlarla çok iyi anlaşırdım. Onların temiz dünyaları, herşeye merakla yaklaşmaları o kadar hoş ki… Can dünyaya geldikten sonra çocuklara karşı daha duyarlı oldum. Bilemiyorum. Tarif edilmez bir duygu bu… Tüm çocukların güzel, özel, ilgiye değer olduğunu düşünüyorum. O gülen gözleri hep gülsün istiyorum. Amaaan, bak gözlerimi sulandırdın şimdi…

  3. hayatım boyunca sebzeden nefret ettim ama şimdi sırf berk’e örnek olsun diye (ki kendisi 8 aylık) önünde ıspanaklarr kabaklarr gülümseyerek yiyiyorum… bir de kakalı bez ve kusmuk olayı var tabii. Berk’ten önce direk kusarken şimdi güle oynaya alt açıyorum kusmuk temizliyorum. Son olarak da ben evde oturacak kadın mıydım??? Gezmeden duramazdım… Şimdi ise zaten çalıştığım için ya evde oğlumla vakit geçiriyorum ya da onu da alıp onun gidebileceği yerlere gidiyorum. o yüzden sosyal hayat bayağı azaldı

    Aklıma gelmişken çalışan anneler için zaman planı konulu bir yazı ne güzel giderdi 🙂
    Gündüz çalışıyoruz akşam da çocuğa yemek banyo oynama derken eşimle bile kaliteli vakit geçiremez oldum 🙁

    • Zamansızlık derdinden biz de muzdaripiz Berrak. Can’ın yemekleri, uykusu, oyunu derken akşam nasıl oluyor anlamıyorum. Sonra akşam yemeği ve uykuya yatırma faslı. Bir bakıyorum gece saat 10 olmuş. O saatten sonra kaliteli vakit falan da kalmıyor. Ne yapalım. Neredeyse tüm anne ve babalar bu durumda diyerek teselli buluyorum. Yine de bizimkinin bir gülücüğü herşeyi unutturuyor. Bu sabah ilk defa Kuzey (babası) dedi… Şimdi gel de erime…

  4. Ben de eklemeden gecemeyecgim… Evde orumcek, karinca gibi bir yaratik gordugumde cigligi basip, esimi cagiran ben… Simdi ne mi yapiyorum !? Gorur gormez uzerine atliyorum.. :))

  5. Etrafimda gordugum annelerin bebeklerinin kalan yemeklerini yemesinden cok tiksinirdim, simdi kalan corbalarin yogurtlarin hepsi benim. Bir de bebek kusmuk kokusu beni oldururdu ama simdi Ediz’i kusmuk kokulu da o pis kokusunu icime ceke ceke opuyorum. Son olarak utu demisken, evde bi utu vardi hep ama 40 yilda bir kullanirdik, simdi kayinvalide sozuyle steril olsun diye Ediz beyin tum camasirlari utulenmeden dolaba konulmuyor, buna cok sinir oluyorum ama yapmadigim zaman da icim rahat etmiyor, halbuki kurutucudan yeni cikmis mis gibi tertemiz hem de utuye gerek olmayacak kadar az kirisik camasirlar ama napiym dayanamiyorum 🙂

    • Valla o bebek kokusu yok mu? Kusmuk da koksa, çiş de bana dünyanın en güzel kokusu gibi geliyor. Demek anneler hep aynı 🙂 Ama ütü hadisesi! Brrrr! Ben yapamıyorum ancak azminden dolayı seni tebrik ediyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Ürünlerden Ayrılabilmek Mümkün mü ki?

Yeni Projem Güncel Anne Yayında!