
Can’la beraber yeni yemekler denemeye devam ediyoruz. Katı gıdalara geçişimizden bu yana, sırasıyla, pirinç lapası, buğday lapası ve patates-havuç püresini verdik. Can, geçen hafta her gün patates-havuç püresini yedi. Ben de bu arada, yeni besinlerin alerji yapıp yapmadığını gözledim. Şimdilik herşey yolunda gözüküyor.
Bu haftanın başından itibaren, menüye yeni yiyecekler ekledik. Yeni yemeklerimiz “elma-armut püresi” ve “tatlı patates püresi”. Tatlı patates Amerika’da çok tüketilen bir besin. Tadı bizim kabak tatlısı yaptığımız kabağa benziyor. Hatta biz bazen, tatlı patatesi aynen kabak tatlısı gibi pişiriyoruz. Çok güzel oluyor.
Yeni yemeklerden meyveleri öğlen yemeğinde, sebzeyi de akşam yemeğinde veriyorum. Her ikisinin de yapılışı çok basit. Daha önce bu yazımda anlattığım gibi, yiyecekleri tel süzgecin içine koyup, çelik tencerenin içine oturtuyorum. Tencerenin dibine de iki parmak kadar su koyuyorum. Tencerenin kapağını kapatıyorum. Su kaynarken çıkan buharda, meyveler ve sebzeler 10-15 dakikada pişiyor. Sonra da alttaki suyu ile birlikte sebzeleri blenderdan çekiyorum. Püre haline geliyorlar.
Bu şekilde hazırladığım yiyecekleri cam kapda saklıyorum. Bu sefer 2 küçük armut, 1 elma ve 1 tatlı patates ile yemekleri hazırladım. Bunlardan 4 kap meyve, 4 kap da sebze oldu. Normalde bebek yemeklerinin buzdolabında 2 günden fazla beklememesi gerektiğinden, 2 şer tanesini buzluğa koydum. 2. günün akşamında da, buzluktan çıkarıp buzdolabı kısmına koydum.
Can uykudan kalktığında, hangisini yiyecekse onu buzdolabından çıkarıyorum. Eğer çok aç değilse, oyun oynarken oda sıcaklığına gelmesini bekliyorum. Eğer Can aç ise, fazla bekleyemeye sabrı olmadığından, ısıtmak gerekiyor. Bu durumda da, yine tencerenin içine su koyup, yiyeceği de cam kabı ile beraber içine oturtuyorum. Orta ateşte yaklaşık 5 dakikada oda sıcaklığına geliyor.
Can yeni yemeklerini çok sevdi. Elma-armut ikilisi biraz ekşiydi. Yerken minik yüzünü buruşturdu. Ama sorun çıkarmadı. Katı yemekleri vermek, pirinç lapasını vermekten çok daha kolay. Benim yaptığım pirinç lapası fazla sulu oluyordu. Dökülmesin diye bayağı mücadele veriyordum. Bu yemeklerde de bazen kafasını çevirebiliyor. O zaman da ağzını açması için yaratıcılığı kullanmak gerek. Eskilerden kalma “uçak geliyor, ağzını aç” numarası hala işe yarıyor.
Ah! Bir de komik detay. Meyve ve sebze pürelerini vermeye başladığımdan beri Can’ın kakası büyük adam kakası gibi olmaya başladı. Büyük gelişme değil mi 🙂 Artık altını açarken burnumuz için mandalları hazırlamak gerek. Yaşasın!