Aylin Anne’yi pek çoğunuz tanıyorsunuz. Özel eğitim gereksinimi olan çocuklarımızla çalışan, gözlerinin içi her zaman pırıl pırıl olan öğretmen bir arkadaşım. Hürriyet gazetesindeki köşesinde düzenli olarak yazıyor. Aylin Anne isimli blogunda oğlu, öğrencileri, ailesi ve hayata dair sıcacık paylaşımları var. Kısacası on parmağında on marifet olan ve sosyal meselelere son derece duyarlı bir arkadaşım. Aylin, Aralık ayı içerisinde Çocuk Medyası isimli yeni projesini yayına aldı. Çocuk medyası vizyona giren çizgi filmlerden, çocuk kitaplarına, uzman görüşlerinden miniklerin kritiklerine kadar, çocukları ilgilendiren yayın ve yapımları mercek altına alıyor. Severek takip ettiğim, Türkiye’nin ilk ve tek çocuk medya portalı Çocuk Medyası’nda çıkan ilk yazım:
Çocukların doğar doğmaz Facebook hesaplarının olduğu, ilerde kullanabileceği düşüncesiyle email hesaplarının açıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Medya yaşantımızın ayrılmaz bir parçası. Kimi zaman yasama, yürütme ve yargıdan sonra 4. kuvvet olarak da nitelendiriliyor. Medyasız bir yaşam düşünemiyoruz. Medya deyince ilk anda akla radyo, televizyon, gazete, dergi gibi klasik iletişim araçları geliyor. 80’li yıllarda bunlara yeni medya ya da dijital medya olarak nitelendirilen bilgisayar oyunları, internet, ardından ellerimizden düşmeyen mobil telefonlar ve son olarak da kitleleri peşinden sürükleyen sosyal medya katıldı.
Klasik medyayla seviyeli! bir ilişkim olduğunu düşünüyorum. Radyo dinleme alışkanlığım pek yok. Türkiye’deyken her gün kağıt ortamında basılan gazeteleri okurdum. Düzenli olarak satın aldığım bazı dergiler de vardı. Şimdi biraz yurtdışında yaşamamızın etkisiyle, biraz da pratikliği nedeniyle gazete ve dergileri internetten takip ediyorum. En çok haşır neşir olduğum klasik medya aracı televizyonu tüketimim oldukça sınırlı. Genellikle seçme sinema filmlerini ve bazı özel programları izlemek için televizyonu açarım. Program bitince de kapatırım. Öyle televizyonun gün boyunca açık kaldığı bir ortam yoktur evimizde. Ancak yeni medya deyince orada biraz durmak gerekiyor. İşim dolayısıyla (dijital medya tasarımcısı –firefrogcreative.com ve blog yazarıyım –bebekveben.com) yeni medya ile son derece içli dışlıyım. Bilgisayar oyunları hobimdir. Projelerimden fırsat bulduğum sürece sosyal medyada da aktifim. Kısacası dijital medyadan hem profesyonel olarak hem de eğlence amaçlı faydalanıyor ve bundan keyif alıyorum.
Oğlum Can 2011 senesinde dünyaya geldi. Amerika’da yaşıyoruz. Oğlumuzu yetiştirirken onu medya ile ne zaman ve ne ölçüde buluşturacağımız eşim Kuzey ile birlikte aklımızdaki sorulardan biriydi. Bu konuda Amerikan Pediatri Akademisi’nin yaklaşımını benimsiyoruz. Amerikan Pediatri Akademisi çocukların medya kullanımını 2 şekilde sorguluyor: Birincisi, çocuğun odasında medyaya eriştiği bir aygıt bulunup bulunmadığı, ikincisi çocuğun gün içinde medya tüketimine ayırdığı süre.
Can’a hamileyken cep telefonundan mümkün olduğunca uzak durdum, bilgisayar ekranı erişimimi kısıtladım. Doğumundan sonra da ilk senede özellikle Can’ı emzirirken kendimi ve oğlumu cep telefonundan uzak tuttum. İlk 1 sene Can’ın uyanık olduğu saatlerde televizyonu neredeyse hiç açmadık. Açtığımız nadir zamanlarda sesi tamamen kısık olarak izledik ve Can’ın yüzünü televizyona döndürmedik. Televizyonda hızla akan görüntü ve renklerin özellikle 2 yaş altı çocuklar için olumsuz etkileri olduğunu düşünüyorum.
Evimizde ne Can’ın yatak odasında ne de bizimkinde televizyon veya internete bağlanan bir cihaz var. Elektronik aletlerin yaydığı dalgaların insanın uyku kalitesini ve sağlığını etkilediğine inanıyorum. Ayrıca çocuğun odasına kapanarak medyaya bağımlı bir yaşam sürmesini bütün ebeveynler gibi ben de doğru bulmuyorum. Bu nedenle yatak odasında televizyona kesinlikle karşıyım. Bilgisayarın da en azından Can büyüyüp belli bir yaşa gelene kadar yatak odalarında değil, ortak yaşam alanında bulundurulması taraftarıyım. Elbette tabletler ve mobil telefonlar bu tür kısıtlamaların yapılması için daha zor. Ancak Can henüz çok küçük olduğu için bu aletleri bizim gözetimimizde kullanıyor.
Çocukların medya erişimine gelince, 2010 senesinde Amerika’da yapılan bir araştırmaya(1) göre
- 8-10 yaş grubunun televizyon, cep telefonu, bilgisayar ve tabletlerle günlük medya erişimi ortalama 8 saati buluyor. Çocuğun yaşı büyüdüğünde bu süre 11 saate kadar çıkıyor.
- Çocukların %71’i odalarında televizyon bulunduğunu belirtiyor.
- Odada televizyon bulunmasının obezite, madde bağımlılığı ve uygunsuz içeriğe erişim konusundaki riski artırdığına dair pek çok araştırma var. (1) (2) (3)
- Amerika’da medya, okul ve uyku dışında en önemli zaman geçirme aktivitesi haline gelmiş. 12-17 yaş arasındaki çocukların %75’inin kendine ait cep telefonu var. (4)
Eminim Türkiye’de de rakamlar bu kadar olmasa da medyanın çocuklar arasında yükselişinde benzer bir tablo yaşanıyor, ya da zaman içerisinde yaşanacak.
Çocukların günlük medya erişim süresi konusunda Amerikan Pediatri Akademisi’nin pek çok önemli tavsiyesi var. Öncelikle 2 yaşın altında medya erişimini tavsiye etmiyorlar. 2 yaşın üzerinde de günlük erişimin maksimum 2 saat olması öneriliyor. Çocuğun kullandığı internet ve sosyal medyanın takip edilmesini, TV programlarının mümkünse ailece izlenerek, verilen mesajların aile ortamında beraberce değerlendirilmesini ve son olarak medya kullanımı için aile kuralları konulmasını öneriyorlar. Bu tavsiyelere mümkün olduğunca uymaya çalışıyoruz.
Şu anda 3,5 yaşında olan oğlum Can, medya araçlarından televizyon, bilgisayar ve cep telefonunu kullanıyor. Evimizde tablet yok. Almak konusunda henüz kararımızı vermedik. Bunun temel sebebi, evimizdeki medya erişiminin Can için yeterli olduğunu düşünmemiz ve cep telefonu dışında elde tutulan ikinci bir aygıtla ekran erişimini rahatlaştırmamak. Ancak seyahat gibi zamanlarda tabletin eksikliğini çekiyoruz. Çocuğumuzun medya erişimine sıcak bakmakla beraber, kullanımı konusunda mümkün olduğunca disiplinli bir yaklaşım izlediğimizi düşünüyorum. Can’ın medya erişimine hangi kanallardan, ne kadar süre ile izin verdiğimizi de bu konudaki bir sonraki yazımda anlatacağım…
Kaynaklar
- Rideout V, Generation M2: Media in the Lives of 8- to 18-Year-Olds.Menlo Park, CA: Kaiser Family Foundation; 2010
- Staiano AE, Harrington DM, Broyles ST, Gupta AK, Katzmarzyk PT. Television, adiposity, and cardiometabolic risk in children and adolescents. Am J Prev Med. 2013;44(1):40–47
- Gruber EL, Want PH, Christensen JS, Grube JW, Fisher DA. Private television viewing, parental supervision, and sexual and substance use risk behaviors in adolescents [abstract]. J Adolesc Health. 2005;36(2):107
- http://pediatrics.aappublications.org/content/132/5/958.full
Harika bir yazı olmuş 🙂 Özlemişim yazılarını..
Teşekkürler Esracım
Sevgiler